20 Şubat 2013 Çarşamba

Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez

Kapağında da yazdığı gibi "İşleneceğini herkesin bildiği bir cinayetin öyküsü"nü anlatan bir kitap bu. Hem de yazarın çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış...

Romanın kahramanı Santiago Nasar'ın öldürüleceği daha kitabın ilk satırlarından belli ama, kitap yine de sürükleyici bir şekilde devam ediyor. 

Kitabın konusuna gelecek olursak Angela Vicario isimli genç kız evlendiği günün gecesinde kız olmadığı gerekçesiyle evine getirilir müstakbel kocası tarafından. Bunu duyan Angela'nın ailesi köpürür ve bunu yapan soysuzun kim olduğunu sorarlar kızlarına. O da aklına gelen ilk ismi söyler, gerçek olmasa da. Santiago Nasar'dır bunu yapan der. Bundan sonra ikiz olan abiler ( Pablo ve Pedro Vicario ) hemen bıçaklarını alıp Santiago'nun peşine düşerler. Önce giderler bıçaklarını biletmeye, o esnada önlerine gelen herkese de söylerler Santiago Nasar'ı öldürmek için bu bıçakları bilettiklerini. Sonra meyhaneye giderler, orada da bahsederler işleyecekleri cinayetten. Clotilde Armenta yani meyhaneci kadın hemen sağa sola haber gönderir. Belediye başkanına, pedere ve başka insanlara. Belediye başkanı meyhaneye gelir ve kardeşlerin ellerinden bıçaklarını alır ve bu cinayeti işlememeleri için öğütte bulunur onlara. Ama o gider gitmez kardeşler gider başka 2 bıçak alır, yine keskinleştirirler bıçaklarını. Ve sonrasında da tüm kitap boyunca bahsedilen cinayeti gerçekleştirirler.

Kitaptan en çok etkilendiğim kısımlar ise :
  • Ceset , bir tabut yapılana kadar önce buzdolabında saklanılması düşünülüyor. Ama insan boyunda dolap bulunamayınca, bir odaya alınıyor ve kokmasın diye komşulardaki vantilatörler de eve getirilerek  cesedin etrafına konuluyor. (Görüntüyü bi an gözümün önüne getirdim de, öffff ne berbat bi durum)
  • Santiago Nasar'ın annesi oğlunun peşinde koşan kardeşleri görünce, hemen bir çırpıda giriş kapısına koşuyor ve kapıyı kapatıveriyor. Kadın zannediyor ki oğlu evin içine girdi, Vicario kardeşler girmesin diye de kapıyı kapatınca oğluna zarar gelmeyecek zannediyor. Halbuki oğlunun içeri girmesine son 2-3 adımı kalmış :( ( Bu durumu da düşününce içim fazlasıyla cızzzzz etti)
  • Santiago Nasar bıçaklanıp da son bir hamleyle evin içine giriş yaparken halası onu görüyor ve "Neyin var yavrum" diye sesleniyor. Onun cevabı ise çok dramatik .
    "Beni öldürdüler Wene Hala"...


    İşte bir kitap daha böyle bitti. Kısacık ama çok güzel bir kitap olarak hafızamda yerini aldı... Bu arada tam Türkiye'ye uygun bir hikaye di mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İşte ben...

Fotoğrafım
İstanbul, Türkiye
Benden merhaba.. 30 yaşlarında okumayı, gezmeyi, eğlenmeyi seven bir öğretmenim. Bir de 3,5 yaşında hayatımın Öykü'süne sahibim. Blogumda güzel vakit geçirmeniz dileğiyle...