31 Aralık 2013 Salı

ÖYKÜM'DEN 2013'ün son bombaları...

* Bu bomba çocuğumdan değil de babasından .... Çocuğumuz derhal, halbuki kelimelerini bile cümle içinde kullanabiliyor. Babası ona "gel mama yiyelim " diyor :)  (30 Aralık 2013)

* Öykü öğretmenmiş, ben öğrencisi. Bana diyor ki " Al bunlar ödevin, çok ödev verdim, uyumadan yapman lazım. hem uyursan belki kötü rüya görürsün:)" Öğretmendeki ince düşünceye bak, ben böyle olamadım... (30 Aralık 2013)

* Öykülerin okulda yaptığı çalışmayı evde de yaptık. Kime neden teşekkür edebileceğini sorduk. Bana onu yalnız bırakmadığım için, babasına okula götürdüğü için, dilek annesine evine aldığı için, öğretmenine beraber  dans ettikleri için ve arkadaşı Tuanaya onunla oynadığı için teşekkür ediyor :))) (28 Aralık 2013)

* Tartıya çıkıp tartılan Öyküden karmaşık bir cümle. "anne ben 2 8 yaşındayım, boyumu ölçtüm de:) (24 Aralık 2013)

* -Anne çok garipler di mi?
-Kimler?
-Baksana, bunlar sigara çöpü, bunlar da çöp . Çöp kutusuna atılması gerekmez miydi? (24 Aralık 2013)


* Arabada babasının koltuğuna ayakkabısıyla çıkıp kirleten Öykü'ye ne yapıyorsun, bak kirlettin koltuğu diyorum. Ben olmasaydım bunların hiçbiri başınıza gelmezdi diyo. Söylediğime söyleyeceğime pisman oldum be... (16 Aralık 2013)

* Adamımın dibi canım babam. Annemin dibi canım annem. Fatosumun dibi canım fatoşum. (12 Aralık 2013)

* Hasta oldum, Öykü gitmiyor burnumun dibinden. Her dakka, öpmek sarılmak istiyor. Az önce de gelmiş yanıma "Seni seviyorum, sen ailemin bir parçasısın" diyo. (2 Ekim 2013)

* Öykü "Anne çorba yapsana".
Hasta ben "ananen yaptı çocuğum, baban gelirken getirecek. "
Öykü "hazır çorba mı "
ben " hayır canım kendi elleriyle yaptı. "
öykü "nasıl yani, hazırsız çorba mı"
Ben :~<>]| (2 Ekim 2013)




24 Aralık 2013 Salı

Öyküm 4 yaşına giriyor...

Öyküm gün be gün büyüyor. Neredeyse 4 yaşında olmak üzere. Her an yeni bir şeyler öğreniyor. Artık onunla vakit geçirmek çok daha zevkli...
Tiyatroya, sinemaya bayılıyor. Beraber gezmeye de. Dışarıda her bulduğunu yemiyor, çorba, ızgara köfte yada nadiren de olsa çocuk menüyü tercih ediyor. Ev gezmesine gittiysek pek de bir şey yediremiyorum. Ben de çok zorlamıyorum, çünkü evde herşeyi ama herşeyi yiyor. Yemek zorunda... Sevmediği şeyler illa ki oluyor ama bu yiyecek vitaminli, boyunun uzamasına yardım eder, sen artık büyük bir ablasın derken yutturuyorum...

Okula gitmekten, arkadaşlarıyla olmaktan çok zevk alıyor. Haftasonları arkadaşlarım beni özlemiş midir diye soruyor arada...


Bale ve spor yapmayı çok seviyor. Şimdi jimnastiğe gidiyor haftasonları. 4 yaşına girdikten sonra da yüzmeye göndermeyi düşünüyorum. Okulda hem spor, hem bale, hem de ingilizce branş öğretmenleriyle çalışmalar yapıyorlar. Özellikle baleyi, balerin olmayı, dans etmeyi çok seviyor. Bale öğretmeni yıldız vermiş bir gün anlata anlata bitiremedi evde...

İngilizce çalışmalara geç de olsa başladık. Okulda zaten dersleri var ama evde pek bir şey yapmıyorduk. Şimdi beraber öğrendiklerini tekrar ediyoruz, gündelik hayatımıza katıyoruz. Bolca ingilizce şarkı dinliyoruz.
If you're happy,
Wheel on the bus school,
The colours,
Humpty Dumpty
Finger family
en sevdiklerimiz arasında. Videolarını da indirdik. Eğlenerek öğreniyoruz artık. İngilizce renklerin birçoğunu biliyoruz. 10'a kadar ingilizce sayabiliyoruz....

Türkçede de 1-20 arasında rahat, diğerlerini de ara ara sayıyoruz. 1-10 arasındaki rakamların yazılışını biliyoruz.

Kitap okumak en büyük zevklerimizden biri.
Bazen boya yapmak, bazen hamurla oynamak, bazen resim çizmek, bazen yapboz yapmak hoşumuza gidiyor. Oyuncakların pek yüzüne bakmıyoruz...
Eşleştirme yapmak, farklılıkları bulmak, problem çözmek tam Öykü'ye göre şeyler... Annesi gibi sayısalcı olacak belki de... İNŞALLAH :)

Tam bir laf ebesi. Etrafındakileri sözleriyle şaşırtmaya, güldürmeye bayılıyor.

4. doğumgünümüze çok az kaldı. Hazırlıklarımız başlayacak yakında...Ama şimdiden heyecan dorukta...

14 Aralık 2013 Cumartesi

Bora Bora Adası , Paul Gauguin ve Amber Çiçeği...

Yağmur Sonrası isimli kitaptan bana kalanlar...

Bora Bora adası... Kitapta savaşın sürdüğü bir ada. Fransız Polinezyası'nda bulunan Güney Pasifikte'ki muhteşem ada. Kitapta harika bir güzellik diye bahsediyordu ki internette araştırma yapayım dedim . Aman allah'ım o ne öyle? Resmen nutkum tutuldu. Hemen bir araştırma yaptım, nasıl gidilir, kaça patlar diye? Ve aynı hızla da vazgeçtim. Güzel bir tatil yapmak için evimizi satmamız gerekebilir çünkü :))

   

Herhalde şu resimlere bakıp da kimse haksız olduğumu söyleyemez di mi?

Gelelim Paul Gauguin'e...  Kitapta Anne ve Westry ormanın içinde bir bungalov buluyorlar. Burayı kendi özel buluşma yerleri ilan ediyorlar. Bir gün bu bungolavda harika bir tablo ellerine geçiyor. Sonunda anlıyorlar ki bu tablo Paul Gauguin'in bir eseri...İnternette onunla da ilgili bir araştırma yaptım ve gördüm ki ressam Gauguin gerçekten de bu adalarda yaşamış ve eserler bırakmış buralara dair. Aşağıdaki tablolar da bu adada yaptıklarından...







Yağmur Sonrası - Sarah Jio

Geçen sene bu zamanlar yine Sarah Jio'nun Mart Menekşeleri isimli kitabını okumuştum, burada da paylaşıp ne kadar beğendiğimi anlatmıştım. Bu sene Tüyap Kitap Fuarı'na gittiğimde 2 kitabını daha aldım hazır indirimde bulmuşken. İşte bunlardan birisi Yağmur Sonrası...

 2.Dünya savaşı zamanları... Anne Calloway  sevgilisi Gerard ile nişanlanmak üzere... Gerard'ı her ne kadar sevdiğini düşünse de , tutkulu bir aşk yaşamadığının farkında. 

Hemşirelik eğitimi almış ve evlenmeden önce bir faydam olsun diye Bora Bora adaları'na gidip 1 yıl hemşire olarak görev almak için başvuruda bulunuyor en yakın arkadaşı Kitty ile beraber. Ailesi ve sevgilisi bu durumu hoş karşılamasa da yine de engel olmuyorlar.

Anne Bora Bora adası'na gittiği anda aşık oluyor adaya ve bir müddet sonra da Westry isimli askere. Tam da aradığı aşkı bulduğunu düşünüyor. Tutkulu, heyecanlı,sevecen... Ama savaş zamanı, herşey o kadar da kolay değil. Westry bir müddet sonra başka yere gidiyor savaş görevi için. Anne'nin de görevi bitip evine dönüyor. Westry'ye bir türlü ulaşamıyor bundan sonra. Ta ki aynı adada görev aldığı bir arkadaşı Westry'nin Paris'te bir hastanede yattığını söyleyene kadar. Hemen bir yolunu bulup gidiyor Paris'e, sevdiği adama kavuşmak için. Ama Westry Anne'yi görmek istemiyor. Yakın arkadaşı Kitty de bu hastanede görev yapıyor ve Anne farkediyorki Kitty ile Westry arasında yakınlaşma olmuş. Yıkılarak evine dönüp Gerad'la evleniyor. 
Yıllar sonra anlaşılıyor ki durum hiç de böyle değilmiş ...
O kadarını da yazmıyayım di mi, alın da okuyun bu güzel kitabı...

Not: Arkadya Yayınları'nın kitap tasarımının hastasıyım. Haksız mıyım ya? 

10 Aralık 2013 Salı

Safran Sarı - İnci Aral

İnci Aral'ın bu serisinin kitapları kuzenimde vardı. Ama benim hiç

ilgimi çekmiyordu. Hatta isimleri bu kadar güzel olmasına rağmen...

Derken Safran Sarıyı bir alayım okuyayım dedim, nerden estiyse.

Sonra da çok beğendim tabi ki.











Kitabın kahramanları ;
Genç ve başarılı yatırım uzmanı, ama mutsuz ve yalnız Volkan,
Eski eser kaçakçısı,  antika ve takı dükkanı sahibi Melike Eda,
Üniversite mezunu ve işsiz, İstanbul'da tek başına yaşamaya çalışan ama bulduğu işten de kovulduktan sonra başka çaresi kalmayarak telekızlığa başlayan Eylem....

Volkan ve Melike Eda aynı uçakta yolculuk yaptıktan sonra yanlışlıkla birbirlerinin valizlerini alıyorlar, Fark ettikten sonra hemen irtibata geçip kendi valizlerini almak için buluşuyorlar. Ve aralarında kısa süreli bir arkadaşlık oluyor. Ama birbirlerine uymadıklarını anlamaları uzun sürmüyor.

Eylem yazmayı çok seven, arada bloglara yazılar gönderen bir genç kız. Volkan bir gün internette gezerken Eylem'in yazılarını görüyor ve çok beğeniyor. Yazısıyla ilgili mesajlaşmaya başlıyorlar internet üzerinden...Gün geçtikçe gelişen arkadaşlıkları özellikle Volkan'ın ısrarıyla bir buluşmayla sonlanıyor. Buluşma sonrasında da birbirlerinden hoşlanmaya devam ediyorlar. Ama Eylem tekrar görüşmek istemiyor, mesajlarına da cevap vermiyor Volkan'ın...
Günler, aylar sonra tekrar görüyor Volkan Eylem'i ama hiç ummadığı bir yerde...

Ben çok beğenerek ve bir çırpıda okudum kitabı.. Size de tavsiye ederim...



İstanbul Efendisi

Bu senenin ilk oyununa sonunda gidebildik ablam ve kardeşimle. Ümraniye Sahnesi'ndeki İstanbul Efendisi isimli oyunu seçtik Şehir Tiyatroları'ndan... Geçen hafta okuldan arkadaşım gitmişti bu oyuna ve çok beğendiğini söylemişti. Bakalım zevklerimiz aynı mı diye düşündük ve oyunun sonunda gördük ki gerçekten zevklerimiz aynıymış. 

Biraz gülmek, bolca eğlenmek, oyuncuların canlı canlı söyledikleri şarkılar ve çaldıkları çalgılar sebebiyle kulak pasını sildirmek isteyen herkesin oyuna gitmesini kesinlikle tavsiye ediyorum. 

Kendisine damat adayı beğenen, cinlere perilere bel bağlamış zamanın İstanbul Efendisi olan Savleti Efendinin, kızı dışarı çıktığı zamanlarda gördüğü bir başkasına sevdalanmıştır. Adını bile bilmediği bu gence mendilini atan küçük hanım, mendilden anlam çıkaramayan gencin yardım istediği Çengi Afet ile tanışır.
Saraylara, zengin efendilere kız veren Çengi Afet İstanbul Efendisine bir oyun oynamaya karar verir. Böylece efendi, babasının isteği üzerine yıldızları, burçları öğrenmeye çalışan aklı kıt, saf oğul İrfan ın kardeşi küçük hanımın burcunu yanlış bağladığı için kızan cinler küçük hanımı önce kaçırıp sonra çarptığına inandırılır ve tesadüf bu ya kızın halinin tek çözümü kızının sevdiği delikanlı olur; ama bu arada olan olaylar, ayrıntılar da izleyiciye keyifli dakikalar yaşatır.


26 Kasım 2013 Salı

Dünya Savaşı Z

Dünya Savasi Z : Afis

Çin'de ortaya çıkan bir virüse yakalanan insanlar bir nevi

zombiye dönüşmekte, diğer insanlara saldırarak onlara

bulaştırmaktadır. Bu virüs o kadar hızlı yayılır ki tüm

insanlığı etkiler...Bütün ülkeler virüse yakalanmamak için

 gerekli önlemleri almaya ve virüsü durdurmaya çalışır.








Birleşmiş Milletler çalışanı olan Gerry (Brad Pitt) de araştırmalara katılır. Bir yandan kısıtlı bir zamanda 

virüsün kaynağını araştırırken, bir yandan da ayrı kaldığı ailesinin sağlığını merak etmektedir.

Dünya Savasi Z : Fotograf          

Filmde insanların zombiye dönüşme anı ve başka insanlara saldırmaları çok etkileyiciydi.
Ben çok beğenerek izledim...


25 Kasım 2013 Pazartesi

Tenten'in Maceraları

Eşimle beraber hiç izlemediğimiz kadar film izlemeye başladık bu sıralarda... Tenten'in Maceraları da bunlardan birisi.



Tenten ve köpeği Milu, çıktıkları bir gezi esnasından bir gemi maketi alırlar. Bu gemi maketi hiçte sıradan değildir,içindeki notun içinde bir sır saklamaktadır. Kötü niyetli adamlar maketi evine getiren Tenten'den maketi almaya çalışır... Tenten ne gemi maketini vermeye ne de işin peşini bırakmaya niyetlidir...




Öykü ara ara baksa da filme, onların yaşı için pek de uygun sayılmaz. Ama bizler için eğlenceli bir film...

19 Kasım 2013 Salı

Benim Dünyam ...

Geçen hafta ben de eşimle gittim ve izledim "Benim dünyam"ı...Çok güzel bir film tam da bahsedildiği gibi. Tabi ki ağladım.Tabi ki şükrettim kendi halime ve kızımın sağlığına. Hatta izlerken kendimden çok Öyküm düştü aklıma, gönlüme...

Ela 2 yaşındayken geçirdiği hastalık sonucu hem kör olur, hem de sağır...Sonrası ailesi için de,kendi için de zor geçer.Ta ki annesinin ısrarıyla Ankara'dan özel bir hoca getirilene kadar. Hoca dudak kıpırdatmasıyla,ellerine tek tek harfleri yazarak yavaş yavaş konuşulanları anlamayı öğretir ona.
Sonrasında hanımefendi olma yolunda hızla ilerler Ela.


Hatta üniversiteye bile gider hocasının ailesinin desteğiyle... Gün gelir Alzheimer olan hocasına yardımı bile dokunur...

Filmdeki Ela'nın 9 yaşını canlandıran kız bir harikaydı... İzleyen herkesin bayıldığına eminim. Ayrıca Ela'nın evde nerede olduğunu bilmek için boynuna takılan çan ve annesi odadan çıkarken odanın ışığını kapatması çok manidar ve etkileyiciydi.

Kesinlikle bayıldım filme ve çok şükrettim sağlığıma...


Oblivion


Filmin konusu: 
Askeri bir yönetim birimi Jack adında deneyimli bir askeri , insanoğlunun bir zamanlar "Dünya" diye adlandırdığı terk edilmiş bir gezegene keşif için yollar. İnsanlığın büyük yok oluştan önce nasıl koşullarda yaşadığını araştırmakla dahası yaşayan herhangi bir canlı olup olmadığını bulmakla görevlidir. İnsanlığın bir zamanlar yuvası olan Dünya gezegeni birtakım uzaylı canlılar tarafından işgal edilmiştir ve gezegende hala varlıklarını sürdürmektedirler. 
 Jack tüm bunları araştırmakla görevliyken, karşısına hiç beklemediği sürprizler de çıkacaktır... 


Her ne kadar bilim kurgu filmi gibi görünse de eğlenceli bir film. Ama izlenmese de olur :))

14 Kasım 2013 Perşembe

Kırklar Diyarı - Şebnem Pişkin

Kapağı gibi içeriği de çok güzel olan bir kitap. Bir çırpıda okunup bitecek cinsten. Böylelikle ben de Şebnem Pişkin'in ilk kitabını okumuş oldum.

  

Kitaptaki karakter eşinden ve işinden ayrılmış yaşama isteği olmayan biri. Ölümle şu anki yaşantısı arasında bir fark olmayacağını farkedince yaşamaktan vazgeçip intihar ediyor. Öldükten sonra geldiği yerdeki melekler cehenneme gitmeden önce ona bir şans daha veriyor,çünkü köpeğinin hayır duasını almış. 
Yaşama geri dönmesi için bir sınava tabi tutuluyor.
"Kırklar diyarına gidecek, 40 kapının 40 sırrını anlayacak, kendisi olgunlaşacak, iç dünyası zenginleşecek. Tüm bu sırları bulursa durumu tekrar gözden geçirilip dünyaya dönme ihtimali olacak."


İşte bu 40 kapıdaki 40 sır hayatımızı güzelleştirecek öğütler, öykülerle dolu. Okunmaya değer kesinlikle...

13 Kasım 2013 Çarşamba

Öykü'mün Ebru çalışması...


Öyküm yine okuluyla beraber Ebru yapmaya gitti ve yine harikalar çıkardı :))

Geçen seneki ve bu seneki çalışmaları bir arada...


Hangisi daha güzel bir türlü karar veremedim :))

19 Ekim 2013 Cumartesi

Hansel ve Gretel - Cadı Avcıları --- İzledik

Bu akşam oturduk izledik Hansel ve Gretel'i ... Kan, dehşet, dövüş, macera, aksiyon herşey var bu filmde:) Sonradan korkmamak  :) veya midemin bulanmaması için her ne kadar bazı sahnelerde gözümü kapatsam da yine de çok zevk alarak izlediğim bir film oldu...

Masallardan bildiğimiz Hansel ve Gretel kardeşlerimizi babası bir gece ormana terk eder (Bunun sebebi filmin içinde :)) Bu kardeşler ormanda sığınacak bir yer ararken şekerden yapılmış bir ev görüp içine girerler. Bu ev tabi ki  bir cadının evidir. Tam cadı kardeşleri yemek üzereyken çocuklar cadının elinden kurtulup  onu yakarak öldürürler. Bundan sonra da işleri cadı avlamak olur. Bir gün bir kasabada 11 tane çocuk cadılar tarafından kaçırılınca Hansel ve Gretel cadıları bulup çocukları kurtarmak için işe başlarlar. Macera da bundan sonra başlar.

İzlemek isteyenlere kesinlikle tavsiye olunur...

18 Ekim 2013 Cuma

Pi'nin Yaşamı - İzledik...

Geçen haftalarda ne film izleyelim diye düşünürken aldık elimize bu filmi. Çok uzun zamandır duyuyordum, zamanında sinemada izlemek istemiştim de kısmet olmamıştı. 


Filmin konusu şöyle ki : Pi , ailesi ve sahibi oldukları hayvanat bahçesindeki hayvanlarla bir gemiyle Hindistan'dan Kanada'ya gitmektedir. Çok büyük bir fırtına sonrasında gemi batar,  bir filikayla tek kurtulan Pi'dir. Tabi yanında Richard Parker isminde bir kaplan, bir orangutan, bir zebra ve bir sırtlanla beraber. Çok kısa sürede sırtlan zebra ve maymunu yaralayıp yer, sonrasında da Pi'nin sandalda olduğunu farketmediği brandanın altında olan kaplan da sırtlanı yer.  Artık Pi ve kaplan başbaşa kalmıştır. Pi kaplanın kendisine zarar vermemesi için elinden geleni yapar. Sonrasında da kaplanı eğitmeye başlar elindeki imkanlarla... 



Merak edenler için filmi tavsiye ediyorum. Tam belgesel tadında, ama ilginç ve görsellikle de bolca desteklenmiş bir film çıkacak karşınıza...


18 Eylül 2013 Çarşamba

Yüzüncü Ad - Amin Maalouf

Yeni yeni tanışıyorum Amin Maalouf'un kitaplarıyla. Güzel, ilginç ve kesinlikle sürükleyici yazıyor bence.


Kitaba göre;

1666 yılının bittiği gün dünyadaki herşeyin sonu olacaktır. Yani bir nevi kıyamet kopacak. Bu kıyameti önlemenin ise tek bir yolu var, Allah'ın Kuran'da bahsedilmeyen yüzüncü adını öğrenmek. Söylentilere göre bu ad " Yüzüncü ad" isimli bir kitapta yazmakta. Bu olaya pek çok insan inanmıyor gibi görünse de yine de herkesin aklında bir soru işareti kalmaktadır.

Antika tüccarı olan Baldassare ise bir rastlantı sonucu bu kitaba ulaşmıştır ama yine bir talihsizlik sonucu kitabı başkasına vermek zorunda kalmıştır. Bundan fazlasıyla pişmanlık duyunca kitabın peşine düşmeye karar verir. Yorucu, uzun ve karışık yolculuklar sonucunda İstanbul'a, İzmir'e, Sakız Adası'na, Londra'ya yolu düşer kitabın peşinden. Her gittiği yerde de bir çok olayla karşılaşır...

Kitapta Baldassare'nin yolculukları, maceraları, beklenmedik anda karşısına çıkan aşkı yer alıyor. İyi okumalar...

Nefis Sütlacım...

Bu blog artık benim bir nevi tarif defterim... Uzun zamandır yeni tarif yazmıyorum gerçi ama şimdi nefis sütlacımın yapılışını yazma zamanı...  


( Resim benden alıntıdır. Yamukluğundan belli olsa gerek :) Niye bu kadar kötü çekmişim hiç bir fikrim yok, bütün sütlaçlar yendiği için yenisini çekme fırsatım da yok :))

Malzemeler : 

1 su bardağından az biraz az pirinç
1,5 litre süt
1 çorba kaşığı nişasta
1,5 su bardağı şeker
1 paket vanilya
Yapılışı : 
Pirinç 2 su bardağı su ile haşlanır. Üzerine süt ilave edilip yaklaşık yarım saat pişirilir. Nişasta su ile ezilerek, yavaş yavaş karışıma ilave edilir. Son olarak şeker ve vanilya eklenir. Altı kısılarak 10 dakika daha pişirilir. 
Servis ederken üzerine mis kokulu tarçınnn... Herkese afiyet olsun...







15 Eylül 2013 Pazar

Bir derdim var...İnsanlık için küçük ama benim için çok büyük...

Öyküm artık 44 aylık oldu. Şükürler olsun ki güzel ve rahat bir bebeklik ve çocukluk geçirdik. Öyle çok fazla hastalık, kusma , ishal, ateş bilmeyiz. Dişi bile çıkarken bir gece huzursuz olup pat diye çıkarıyordu dişini. Ek gıdaya geçişimiz de rahattı, gece uykularımız da çabuk düzene girdi. Odasını daha 4,5 aylıkken ayırdık. Yine sıkıntı yok. Tuvalet alıştırmamız sadece 1 gün sürdü, hemen öğrendi :) 

Ama şimdi bir derdim var, ürettiğim çözümler işe yaramıyor. Söylemesi hoş değil ama Öykü burnunu karıştırıyor. Vazgeçirmek için bir çok yöntem denedim. Bugün öğretmeniyle de konuştum. Ortaklaşa bir çalışma yürütücez bakalım. 

Bu arada kbb doktoruna da götürdüm, herhangi bir problem var mı burnuyla ilgili diye. Bir sorun çıkmadı şükür...

Hee bu arada problem burun temizliği değil. İçine okyanus suyu sıkıp otribebeyle çekiyorum, tamamen temizliyorum ama yine de yapıyor :(

Lütfen siz de bir akıl verin. Ne demişler, akıl akıldan üstündür. Benim en kısa zamanda bu konuyu netliğe kavuşturmam lazım. Yoksa kalp krizinden, stresten filan gidicem bir gün bir yerde :)

14 Eylül 2013 Cumartesi

Öykü'den inciler...

"Kızım akşam geldiğimde annenden Öykü bugün beni üzdü sözlerini duymak istemiyorum diyor babası.  Sonra Öykü bana dönüyor ve "anne babam geldiğinde  seni üzdüğümü söyleme " diyor.  

"Babana söyle sakallarını kessin Öykü" diyorum. Babasına gidip " baba sen sakallarını kesme, annem herşeyi bilmiyor" diyor...

Bizden istediği şeyi yaptğımızda iki elini açıyor" gel bakim bana, gel gel, yiyim bi seni" diye şımartıyo bizi :)

Çocuk olan kim o mu biz mi anlamadık valla :)



5 Eylül 2013 Perşembe

Kurs Meselesi...

Öykü'm artık 4 yaşına girmek üzere... İstiyorum ki o herşeyi yapsın, herşeyi bilsin, donanımlı olsun. Spor yapsın daha sağlıklı olsun, dans etsin daha kıvrak olsun, dil bilsin, drama dersi alsın. Ama herşeyden önce tabi ki mutlu olsun...
Amacım çocuğumu yarışta gibi bi kurstan başka kursa koşturmak değil, zaten buna vicdanım da memur olarak bütçem de yetmez. Eee bir şeyler de yapalım istiyoruz madem biraz araştırdım ve Öykü'yü jimnastiğe yazdırmaya karar verdim. Spor A.Ş.'nin kursları var Ümraniye'de bir spor salonunda. Geçen haftalarda gidip yazdırmıştım ama kontenjan dolu diyip yedeklere yazmışlardı. Bu hafta da mesaj geldi, kayıt sırası size geldi diye. Bugün gidip yazdırdık, cumartesi ve pazar 1er saat olacak kurs ve 2 gün sonra başlıyor. Bakalım ben heyecanlandım, Öykü de gitmek istiyorum diyor :) Umarım memnun kalırız...

Ben elimden geleni yaparım da tek isteğim var Öykü isteye isteye gitsin bu kurslara...

Günler...

Hooop, koşsun zıplasın geçsin günler. Biz de bir yerinden tutmaya çalışalım bakalım. Geçen hafta Sercan'ımın düğünü vardı. Aman nasıl yıpratmışız, mahvetmişiz kendimizi...Ama bir yandan da nasıl eğlenmişiz, ohh kudurmuşuz, bağırmış çağırmışız...Halaylar çekildi, Ankara havaları oynandı, danslar edildi... Daha düğünün yarısında ayakkabıları attık kenara, aklı olan getirmiş babeti. Benim gibi akılsızlar da çıplak ayakla devam etti düğüne :) Neyse onu bitirdik derkeeeeennn

Pazartesi günü okul açıldı, o gün bugündür her gün okuldayım, yok sınavdı, yok kayıttı, yok plandı. Zaten düğün yorgunluğunu da atamadım, kaldıramıyorum başımı yastıktan. Pufffff...

Tabi bu arada Öykü de okula başladı. Yine aynı tempoda gidip geliyoruz. Henüz benim sabahçı mı öğlenci mi olacağım belli olmadığı için onun da okula nasıl devam edeceği belli değil...

Günler geçsin bakalım , biz de tutarız bir ucundan inşallah :)


28 Ağustos 2013 Çarşamba

Sirena - Tricia Rayburs

Bu kitap hakkında hiç bir fikrim yoktu, arkadaşım okumam için verene kadar. Ben de Okuma Şenliği'nde istediğim herhangi bir kitabı okuma kategorisinde okudum ... Heyecanlandım, meraklandım, şaşırdım.. Sonuç bana göre başarılı :)


Kitapta Winter Harbor isimli bir yazlık kasabada yazlıkları olan ve sadece yazları  gelip kalan Justine ve Vanessa isimli kızkardeşler , ayrıca sürekli olarak burada yaşayan Cabel ve Simon kardeşler var. Bu dörtlü çok iyi anlaşan bir grup, zaten Justine ve Cabel de sevgili... Bir gün Justine tehlikeli olan bir kayalıktan atlar ve ertesi gün de cesedi kıyıya vurur. Vanessa bu işte bir gariplik olduğunu düşünür. Ailesi Boston'daki evlerinde Justine'in yasını tutarken Vanessa tekrar yazlıklarına dönerek bu olayın iç yüzünü araştırmaya başlar. Bu araştırma esnasında komşunun oğlu Simon'la da yakınlaşmaya başlarlar. 

Winter Harbor'da günler geçtikçe denizde garip boğulmalar ve beklenmedik hava olayları da yaşanmaya başlar. Simon ve Vanessa'nın araştırmaları derinleştikçe Justine'in ve diğerlerinin ölümünün arkasındaki olaylar gün yüzüne çıkmaya başlar. Ve olaylar kimsenin beklemediği ve tahmin edemeyeceği yönde gelişir.

Eee ne mi olur sonunda :) He he yemezler, okuyup öğrenin bi zahmet :))


21 Ağustos 2013 Çarşamba

Yokyer - Neil Gaiman

Bu ayki yazar ayları etkinliği için Neil Gaiman'dan kitaplar okuduk. Ben "Yokyer" isimli kitabıyla ilk defa tanıştım bu yazarla... Sıkılmadan okudum kitabı ama fantastik pek de benim tarzım olmadığı için bayıldım, mükemmeldi diyemiyeceğim.


Kitabın baş kahramanı Richard kaldırımda yaralı olarak karşılaştığı Door isminde bir kızın hayatını kurtarır ama bu kendisinin normal gündelik yaşamına mal olur. Artık o eskisi gibi bir insan değildir. Farkedilmeyen, duyulmayan, bazen görülmeyen biri olmuştur. Bu durumdan kurtulmak için tekrar Door'u bulmak zorundadır. 

Bu arada Door Aşağı Londra'da yaşayan, özel güçleri olan bir kızdır. Bir gün tüm ailesini öldürürler. Door da ailesini kimin ve neden öldürdüğünü aramaya başlar. Richard da kendi hayatını geri almak için Door'a eşlik eder bu arayış boyunca...

Devamı nerde? Tabi ki kitapta :)

Kitabın arka kapağında der ki : 

Genç ve iyi kalpli Richard Mayhew'un sıradan hayatı, bir kaldırımda karşısına çıkan yaralı genç kızın hayatını kurtarmasıyla sonsuza dek değişir. Bu iyilik Richard'ı var olduğunu hayal bile etmediği bir dünyayla şehrin altındaki terk edilmiş Metro istasyonları ve kanalizasyonlarda gelişmiş karanlık bir yaşamla tanıştırır. O artık, yarıklardan düşen insanların yaşadığı Aşağıtaraf'ın bir parçasıdır... ve eğer bildiği dünyaya dönmek istiyorsa, gölgelerin ve karanlığın, canavarların ve azizlerin, katillerin ve meleklerin şehrinde yaşamayı öğrenmek zorundadır...

Çok sinirliydim :)

Bir önceki postumda belirttiğim kitap problemim çözülmüş bulunmakta. Ve ben de kitabımı bitirebildim böylece. 
Gerçi D&R dakiler kitap biraz yıpranmış ama demişler eşime. Eee ne de olsa o kitap benimle 2 piknik 1 havuz sefası yaptı, yıpranması çok normal. Ayrıca yıpranmamış olsa sanki başkasına satacaklar. Saçmalık....
Neyse ya yeni kitabıma ulaştım, gerisi tırıs gelir pırıs gider :))

Çok Sinirliyim...

Bu ay Neil Gaiman'ın kitaplarını okuyoruz yazar aylarında... Geçen hafta D&R'dan Yokyer isimli kitabını almıştım ve bu akşam bitirmekti niyetim. Ta ki sonlara doğru 6 sayfanın eksik olduğunu farkedene kadar :( Nasıl ama ya, neden ama ya... Korsan mı alıyoruz kitabı?

Lise hazırlıkta yeni yeni kitap okumaya başlıyordum. Okulum da Kadıköy'de korsan cennetinde :) Öğrencilik de var malum ara ara alıyordum korsan kitap. Sonra bir gün Stephen King'in bir romanını okurken arada 10 sayfanın eksik olduğunu farkettim. O kadar kızdım  ve üzüldüm ki çok heyecanlı bir yerde kalmıştım çünkü. O gün bugündür yani ortalama 15 yıldır korsan kitap almıyorum. Şimdi daha da bilinçlendim ve kesinlikle emeğe saygı da diyorum tabi ki...

Ama şimdi başıma gelene bakın ya. Eşim hemen gitti D&R'a kapanmadan hallederim dedi. Umarım hallolur. Heyecanla bekliyorum...

16 Ağustos 2013 Cuma

Sevimli Canavarlar Üniversitesi

Dilek teyzemizin aramasıyla bugünü sinema günü yapmaya karar verdik Öykü'yle... 2. denemeden de yüzünün akıyla çıktı yavrum. Ancak filmin 10-15 dakikasında sıkılmıştır, o da normal. Film tamı tamına 100 dakikalıktı çünkü...


Filmde başrolde oynayan sevimli minik bir canavar var . Mike... 
Canavarlar Üniversitesi'ne kaydolup, korku fakültesine gidiyor. Amacı işini iyi yapan bir ÖCÜ olmak. Ama  babası en korkunç öcülerden biri olan sınıf arkadaşı Sulley yüzünden fakülteden atılıyor. Bu duruma çok üzülüyor. Fakülteye tekrar alınabilmesi için de düzenlenen bir yarışmayı kazanması lazım. Bunun için de kendine bir ekip kurması ...

Ekibi tamamlamak için Sulley'i bile gruba katıyor. Yarışlara hazırlanırken birbirlerinin eksik yönlerini görüp destek oluyorlar, böylece yeni dostluklara da kucak açmış oluyorlar ...
Bu resimdekiler de yarışma ekibinin diğer üyeleri ...
  

Bu arada cinemaximum da haftanın filmi diye bir uygulama çıkmış. Ne zamandır var, ne kadar sürer bilmiyorum ama bu haftanın filmi Sevimli Canavarlar Üniversitesiydi. Bu sayede biz de bu filme 5Tl'ye gittik :) Çok hoşuma giden bir uygulama oldu bu. Sonuna kadar destekliyorum :))



     

15 Ağustos 2013 Perşembe

Ateşböceği Yolu - Kristin Hannah

Geçen sene Sevgili Amphitrite (Ceyda ) ile kitaplaşma etkinliği yaptığımızda tanımıştım Kristin Hannah'ı. Kendisinin seçtiği kitap "Kış Bahçesi" olunca kendime de alıvermiştim bir tane ve çok beğenmiştim kitabı. İnsanın içini ısıtan, gülümseten ve ağlatan, dostluk, arkadaşlık, aile üzerine güzel kitaplar yazıyor Kristin Hannah.


Bu kitapta da iki arkadaş var Kate ve Tully. Düzgün bir aileye sahip ama arkadaş çevresi boş olan Kate ile kendisini devamlı terkeden bir anneye sahip ama okulun yıldızı Tully. Aynı sokakta (Ateşböceği Yolu) oturup komşu olmalarıyla arkadaşlıkları da başlar. Ve bir ömür boyu sürer...

Sıcacık bir arkadaşlık hikayesi okumak istiyorsanız bu kitabı okuyun derim...

Bu kitap okuma şenliğinde okuyacağım kitaplardan biriydi. 400 sayfadan uzun bir kitap olduğu için 25 puan cepte :)

İşte ben...

Fotoğrafım
İstanbul, Türkiye
Benden merhaba.. 30 yaşlarında okumayı, gezmeyi, eğlenmeyi seven bir öğretmenim. Bir de 3,5 yaşında hayatımın Öykü'süne sahibim. Blogumda güzel vakit geçirmeniz dileğiyle...