30 Ocak 2014 Perşembe

Onuncu Köy - Fakir Baykurt

Pinuccia'nın yazar ayları kapsamında Fakir Baykurt'un ilk kitabını okumuş bulunmaktayım. Aslında daha önce bitti okumam ama ayın son günlerine geldi postu yazma işi... 

Kitabı aldğımda çekmiştim bu fotoğrafı da... Arkada yeni yılın ışıl ışıl görüntüsü...



Kitabı okumayı düşünen varsa, yada ayrıntılı bilgi istemeyen yazının devamını okumayabilir, benden uyarması :)

 Kitabın konusu :

Bir köy öğretmeni var, azimli, ışık saçmaya hazır, görev aldığı yerlerin problemleriyle yakından ilgili . İstiyor ki insanlar temiz olsun, çalışkan olsun, yerlerini yurtlarını güzelleştirsin, bilgili olsun, akıllı olsun, ağaların, zenginlerin kölesi olmasın. O yüzdendir ki öğretmenlikle beraber köyün her işine de koşuyor, köylülere öncülük ediyor.

Damalı diye bir köyde öğretmenlik yaparken, köyün zenginlerinden Durana ile ters düşerler birbirlerine. Durana kızını okula göndermek istemez, kafasına göre de köyün bazı alanlarını çevreleyip kendine tarla yapar (dedemden kalma diye de bahane üretir). Öğretmenin gözünü korkutmak için bir gece yarısı , öğretmen bir düğünden dönerken dayak attırır. Köylüler ertesi sabah bulur öğretmeni, hemen odasına götürüp iyileştirirler. Ama bir partinin ilçe başkanı Yunus Bey ahbabıdır Durana'nın, gider ona, anlatır öğretmenin rahat durmadığını, köyde cinayet çıkacak onun yüzünden der. Yunus Bey kendi gücünü kullanır ve öğretmeni o köyden aldırıp, başka köye verir.

Öğretmen çok kızar bu duruma, başka köye de gitmez, öğretmenliği bırakır. Demircilik öğrenmeye başlar, Ortaköy isimli bir köyde demircilik yapmaya başlar, adı çıkar Usta'ya. Kısa zamanda köylüye sevindirir kendini, kendi tarlasındaki ekinlerin yarısını başka bir ağaya veren köylünün gözü açılır. İlçe yine rahatsız olur bu durumdan, gideceksin o köyden derler. Gerekçeleri de ağanın adamları sana zarar verecek, engel olamayız... Korkusu dayak yemek değildir, ama bu ülkenin aydınlandığını görmeden de ölmek istemez. Mecburen peki der, gider başka bir köye. Giderken de Gülşen isminde evleneceği kızı da alıverir yanına...

Gide gide yolları Yakaköy'e düşer. Yakaköy'deki köylülerin yüzü didik didik, çoğunun bir gözü yok. Gülşen'le merak edip sorarlar, anlaşılır ki yılda bir kez bu köye bir kuş sürüsü uğramaktadır. Köylüler de imamın sözüne uyarak kıpırdamadan bu kuşların gelip kendilerini didiklemesine izin vermektedir. İmam der ki : Bunları Tanrı göndermektedir, karşı gelmeyin, itaat edin..Köylüler de yıllar boyunca itaat ederler. Bu köyde de adı Deli'ye çıkan öğretmen yanlış yaptıklarını, bunların normal kuş olduğunu, boşuna kendilerine zarar verdiklerini anlatır köylüye... Köylüler de kuşların bir dahaki gelmesine onları öldürüp bu dertten kurtulurlar... Köy yeni bir havaya bürünür, insanlara bir güç gelir, bir heves... Köyün adı da Onuncu Köy olarak değişir...

İşte gittiği her köye  ışık saçan , akıl veren bir öğretmenin, ustanın, delinin öyküsü bu...

Kitabın yazıldığı tarih 1960, şimdi oldu 2014. Durumumuz hala aynı maalesef :(


29 Ocak 2014 Çarşamba

Köfte Yağmuru - 2

Neredeyse bundan 1 yıl önce ailecek izlemiştik Köfte Yağmuru'nu. Burada da yorumlamıştım, ne kadar beğendiğimizden bahsetmiştim. Dün Nurçin'le buluşunca hep beraber gidelim bu filme dedik. Birçok filmde olduğu gibi bunda da 1.si daha güzeldi bence ama bu da fena değildi. Filmin tek dezavantajı 3 boyutlu olmasıydı , çünkü gereksizdi bence. 3D efekt çok azdı, boşuna gözlükle izlemek zorunda kaldık tüm filmi...


Serinin birinci filminde suyu yiyeceğe çeviren icadını iş çığrından çıktığı ve her yer yemek dolduğu için imha etmek zorunda kalmıştı Flint. Bu filmde ise bu makine kendi kendine tekrar çalışmaya başlar ve dev yiyecekler yaratmaya başlar, ama yarattıkları sadece yiyecek değil hareket eden yiyeceklerdir. Bir nevi hayvan - gıda karışımı yaratıklar yani... Flint şimdi de arkadaşlarıyla beraber yine makineyi durdurmaya ve bu yaratıkları yok etmeye çalışır. Filmin sonunda anlaşılır bu yaratıkların ne kadar zararlı oldukları, yada zararlı olup olmadıkları :) 


Filmde bazı yiyecekler için özel isimler belirlenmiş : 
  • Karidespanze : Şempanze şeklinde karides
  • Sinektost : Tost ekmeği şeklinde sivrisinekler
  • Jölebalık : Deniz anası şeklinde jöleler
  • Flamango : Flamingo şeklinde mangolar (En çok bunu beğendim ben de ...)

Ailecek izlenebilecek bir film olup çok küçük çocuklar için çok da uygun değil bence. Biraz karışıklık ve kafa yorma var çünkü filmde... Herkese iyi seyirler..

26 Ocak 2014 Pazar

Karlar Ülkesi


Bir varmış, bir yokmuş, ben yine sınav görevindeyken Öykü hanımcım gezmelerdeymiş.


 Bu sefer de babasıyla Karlar Ülkesi filmine gittiler.  Kızçemin ilk 3D film deneyimiydi, hiçbir sorun çıkmadan gayet de güzel izlemiş...




Artık beraber etkinlik zamanımız geldi di mi? Ben de bu hafta Köfte Yağmuru 2'ye götürmeyi düşünüyorum. Bir de İş Sanat'ta Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler tiyatrosu varmış, bi de Kadıköy'de Kukla atölyesi var 4-6 yaş arası çocuklar için... Gitsek gitsek de nerelere gitsek acaba ???

25 Ocak 2014 Cumartesi

Kedi ile Palyaço

Bugün Kerem Yılmazer Sahnesi'nde izledi bu oyunu küçük hanımım. Oyun hakkında fazla bilgi veremiycem, çünkü teyzesiyleydi bu sefer Öykü, benim Açık Öğretim Fakültesi Sınavlarında  görevim vardı...
Çok beğendiğini söyledi o kadar :)

Oyunda , dostluğun önemi kedisini kaybeden bir palyaço ile sahibini arayan bir kedinin eğlenceli ilişkileri ekseninde anlatılıyor.

16 Ocak 2014 Perşembe

Güzel Dedektif

Bu filmi yıllar yıllar önce pek beğenerek izlemiştim. Geçen akşam televizyonda görünce başından kalkamadım. Çok sıcak, eğlenceli, hareketli bir komedi filmi. 

Zaten Sandra Bullock'u çok beğenerek izliyorum. Hele yine yıllar önce izlediğim Keanu Reeves'la oynadığı HIZ TUZAĞI benim için bir klasiktir...

Bu filmde Gracie Hart bir FBI ajanıdır. Bakımsız, sevimsiz, devamlı yemek yiyen biri... 


Güzellik yarışmasında terörist bir saldırı ihtimali oluşunca görevlendirilmek üzere Hart seçilir. Tabi kılık değiştirmesi  yani güzelleşmesi epeyi vakit alır. 


Sonrasında güzellik yarışmasına katılarak saldırının gerçekleşmesini engeller.


   

Eğer siz de romantik komedi tarzı filmleri seviyorsanız kaçırmayın derim...




11 Ocak 2014 Cumartesi

Boranın Kitabı


       
       Ayşe Kulin'i çok sevmeme , Gizli Anların Yolcusu'nu çok olmasa da beğenerek okumama rağmen nedense Bora'nın kitabını okumak istememiştim. Yazın Okuma Şenliği'ne katılınca bir kitabın devamı niteliğinde olan kitap kapsamında bunu seçtim ve çok beğendim.


Bora'nın daha küçük yaşlarda köyünde ailesinden gördüğü baskıyı, sindirilmişliği, kendini farklı hissetmesini, bunun suçluluğunu yaşamasını, kuran hocasının yardımcısından uğradığı tecavüzleri, kendini kimseye (en yakınına bile) anlatamamasını, İlhami'yle karşılaşmasını, ona karşı hissettiği güzel ve içten duyguları .... Yani bu kitapta Bora'ya dair bir çok şey bulacaksınız. 

Gizli Anların Yolcusu'nu okuduysanız bunu da es geçmeyin derim...

Ayrıca 2013'de okunan, ancak paylaşılan bir kitap...

6 Ocak 2014 Pazartesi

Öyküm'ün Demir Seviyesi normale döndü :))

Kutlama var bugün blogumda ...

Haziran ayında Öykü'ye kan tahlili yaptırmıştık öylesine ve görmüştük ki demir değeri minimum 60 olması gerekirken sadece 6 değerinde... Bugün aldığımız sonuca göre normal değerlere ulaşmış şükürler olsun.
 Çooooooooooooooook sevindim  çooooooooooooooooooooookkk...

  
Peki bunun için neler mi yaptık?
  • İstemese de yemesi gereken yiyeceklerden yeteri kadar yedirdim. (Bazen oyun, bazen hikaye, bazen tv etkili oldu bu konuda)
  • Her gün muhakkak ceviz yedi. (Düzenli olmasa da yediriyordum cevizi ,ama tahlilden sonra daha çok yedi)
  • Ona aldığımız kuruyemişleri doğal yani kavrulmamışlardan seçtik.
  • Daha fazla meyve,daha fazla balık yedi.
  • Yazın her sabah pekmez, havalar soğuyunca her akşam balık yağı içti.
  • Demir aldığı zaman yanında taze meyve suyu vermeye gayret ettim.
  • Demirle beraber kalsiyumlu şeylerden yemedi...
Daha vardır da ilk aklıma gelenler bunlar...Neyse bu sorunu da çözdük şükür...



3 Ocak 2014 Cuma

Uzun Hikaye


Uzun Hikaye sinemalarda gösterimdeyken gitmeyi çok istemiştim ama kısmet olmamıştı. 
Geçenlerde eşimle beraber izledik, çok da beğendim... Başrollerde Kenan İmirzalıoğlu ve Tuğçe Kazaz oynuyor.Aslında ikisini de pek sevdiğim söylenemez ama bu filmde güzel bir ikili oluşturmuşlar bence...


Bulgar Ali küçük yaşta yetim kaldıktan sonra Pehlivan dedesi Süleyman ile Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelen bir Balkan göçmenidir. Ali'yi dedesi mert ve eşitliğe inanan bir insan olarak büyütür. Delikanlılık yıllarında aşık olduğu Münire'yi ailesi ona vermeyince kaçıran Ali'nin hayatı bundan sonra sevdiği kadınla birlikte tren istasyonlarını arasında kasaba kasaba gezip, nerede tutunabilirse orada yaşayarak geçer. Bu arada Mustafa adında bir de oğulları olur. 
Fakat geçimini daktilo bilgisi, katiplik, muhasebe kaydı tutma gibi işlerle kazanan Sosyalist lakaplı Ali haksızlığa katlanamayan kişiliği nedeniyle, en basit eşitlik istediği kasabadan dahi bencil ve çıkarcı insanların kumpası nedeniyle kovulur. Bu arada Mustafa da büyümekte ve kendi hikayesini oluşturmanın peşindedir... 

Filmin en etkileyici kısmı :  Münire 2. çocuğuna hamileyken sancısı tutar. Ali evde yoktur o sırada, okul müdürüne ders vermek için okul bahçesindeki ekinleri toplayıp emeği olanlara dağıtmaktadır. Münire çok zor anlar yaşar. Komşuları yardıma gelirler. Ali eve geldiğinde hemen Münire'yi hastaneye yetiştirir ama iş işten geçmiştir :(( 

Filmden iç ısıtan kareler : 










Kabare - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları

Şehir Tiyatroları'nda bu sezon izlediğim 2. oyun. Her ne kadar İstanbul Efendisi kadar beğenmesem de özellikle dansları, cüretkar kostümleri hoştu bence. İlk defa bu tarz bir oyuna gittiğim için kostümler özellikle dikkatimi çekti. Ama söylemeden edemiycem. Oyun biraz müstehcen, kıyafetler, davranışlar çok rahat. Öyle ki oyunun 10. dakikasında 6-7 kişilik bir grup rahatsız olup dışarı çıktı...



     Bir kabare aktristi ile Amerikalı bir yazarın kısa ömürlü aşkı ve onları kuşatan büyük toplumsal kaos. 1931 yılı, Berlin Bir yanda faşizmin tırmanışıyla süre giden huzursuzluk ve açlık; diğer yanda yalnızca eğlence ve para peşinde küçük burjuvaların kendi kabuklarındaki umursamaz yaşam. Kült müzikaller sınıfında yer alan Kabare,1972'de beyaz perdeye aktarıldığında 8 Oscar kazanmış ve "Tüm Zamanların En İyi Yüz Filmi" listesine girmiştir.

Yeni yıl şapkamız ve Öykü'nün okulda hazırladığı hediyemiz...

30 Aralık'ta Öykü'mün okulunda yeni yıl partisi yaptılar. Bizden de ailece parti şapkası tasarlamamızı istemişler. Anne-baba-kızçe işbirliği ile böyle bir şey çıkardık ortaya...

   

    

Bu da okulda kuzumun bizim için hazırladığı hediyesi.. Biz çok beğendik çerçevemizi...

   


      


Öyküm'le Balerin Çalışmaları...

Öykü'mün balerinlere düşkünlüğü malum ! Dün bir internet sitesinde balerin temalı etkinliklere rastlayınca çıktı aldım. Akşam bayıla bayıla yaptı.








Birşeyle uğraşırken dil hep dışarda. Anasına çekmiş yavrum :)


Galiba en sıkıldığı etkinlik boyama. Ara ara kendisi istese de genelde baştan savma yapıyor. Ben de  evde kendisi istemedikçe boyama yaptırmıyorum. 










         Yapboz yapmaya küçüklükten beri bayılıyoruz. Ama böyle kağıt üstünde ilk defa yaptık. Bizim

              ahşap 
yapbozlarımız vardı.Sonrasında 24'lü , 48li ve 100lü yapbozlar yapmaya başladık.

.                           


Burada da farklı olanı buluyoruz. En sevdiği çalışmalardan...

Öykü farklı olanı bulsun, eşleştirme yapsın, iki resim arasındaki farkı bulsun, eksik yapboz parçasını tamamlasın, nesneleri saysın...
Sayısalcı mı olacak ne :) Anası gibi :)

Not : Renkli bir yazıcı eksikliği yaşadığımın yeni yeni farkına vardım. En kısa zamanda gidermek lazım bu eksikliği..

İşte ben...

Fotoğrafım
İstanbul, Türkiye
Benden merhaba.. 30 yaşlarında okumayı, gezmeyi, eğlenmeyi seven bir öğretmenim. Bir de 3,5 yaşında hayatımın Öykü'süne sahibim. Blogumda güzel vakit geçirmeniz dileğiyle...