26 Kasım 2012 Pazartesi

Veda'ya veda :((

Ben hangi diziyi beğensem ya kalitesi bozuluyor bi kaç bölüm sonra. Ya da yayından kaldırılıyor. Yayından kaldırılmasını istediğiniz bi dizi varsa söylemeniz yeter, ben bi kaç bölüm izliyim hemen kaldırılır...

Ayşe Kulin'in "Veda" isimli eserini zaten okumuştum, dizisinin başlayacağını öğrenince de pek sevinmiştim, tabi ki sevincim kursağımda kaldı. Çünkü dizinin yayın saati 22:30'a alınmıştı. Sabah 5:30'ta kalkan biri olarak bu diziyi zamanında Tv'den izlemek pek mümkün olmadı. Ben de her haftasonu Kanal D'nin kendi sitesinden takip ettim... Az önce de 8. ve son bölümünü izleyerek Veda dizisini bitirdim.

Kurtuluş Savaşı dönemiyle ilgili herşeye aşık olduğum için diziyi de pek beğendim. Gerçi Aşk da vardı entrika da dizide, ama onlar da tuzu biberi olsun artık... Dizinin konusunu bilirsiniz İstanbul'un işgali sırasında bir konakta yaşananlar. Konak Son Osmanlı Maliye Nazırı Mehmet Reşat Bey'e ait. Gerçek hayatta da Ayşe Kulin'in büyük dedesi oluyor zaten Mehmet Reşat....

Dizideki İsmet karakterine ba-yıl-dım. Nasıl tatlı, nasıl sevimli, nasıl şeker bi kız o öyle...



Mehmet Reşat rolünde Mehmet Aslantuğ çok başarılı ve karizmatikti. Eşi Behice'yi de dizinin ilk bölümlerinde Jale Arıkan canlandırmış, ama sonrasında İclal Aydın oynamaya başladı. Bence pek de güzel oldu..
  

Dizinin diğer karakterleri Mehpare (Fahriye Evcen) ve Kemal'de pek uyumluydular. Normalde Fahriye Evcen'i pek sevmememe hatta itici bulmama rağmen bu dizide hoşuma gitti. 

Öyle böyle derken bu diziyi de bitirdik :( Yine Tv'de takip edebileceğim bi dizi kalmadı ...

24 Kasım 2012 Cumartesi

Tüyap Kitap Fuarı - 2

 Öykü'ye aldıklarımı diğer postumda paylaşmıştım, burada da çantamdaki diğer ürünlerden bahsedeyim. 

Bu kitaplardan ilki ablama hediyemdi, benim okuyup çok beğendiğim, ablamın da muhakkak okumasını istediğim bir kitap. Diğer ikisi ise biricik yeğenim Efe'min hediyeleri. Zamanında ve hala Çemberimde Gül Oya isimli dizinin hastasıydım. İzleyenler bilir Samed Behrengi'nin Küçük Kara Balık isimli kitabı dizide geçiyordu. Hem de çok duygusal bir şekilde... Fuarda bu kitabı gördüğümde hemen Efe'me almalıyım diye düşündüm, malum Efe'miz 3. sınıfa gidiyor ve bu kitapları okuyabilecek durumda. Zamanı gelince kızımın kitaplığında da muhakkak bulunmasını istiyorum bu kitapların. Ben de fırsat bulup bi ara okuycam :))


Kendime ise 2 tanecik kitap aldım. Birincisi Buket Uzuner'den "Su", ikincisi ise Nazan Bekiroğlu'dan "Nar Ağacı"... Nar Ağacı'nı daha aldığım gün Canan Hoca'ya verdim okuması için . Elimde kala kala Su kaldı yani:))


Son olarakta kitap fuarlarının olmazsa olmazları :))


Tüyap Kitap Fuarı - 1

Malum, İstanbul'da kitap fuarı zamanı. Salı günü de ben gittim öğrencilerimle birlikte. Bana sorarsanız çok güzel bir gündü, öğrencilerimizin bir çoğuna sorarsanız çok  sıkıcı :(( Seneye kesinlikle okul dışında gitmeye karar verdim. Doya doya saatlerce dolaşmak istiyorum...

Beni bıraksanız bütün paramı harcayabilirdim fuarda, ama tek çekim ya da nakit alışveriş yapılabilmesi beni biraz durdurdu. Malum hepsiburadadan filan hem indirimli hem de taksitli alışveriş yapabiliyorum. Tabi fuarda o kitaplara dokunmak, tek tek bakabilmek çok farklı, onu yadsıyamam...

Fuardan kendime, kızıma, ablam ve yeğenime kitaplar aldım. Tabi en çok kitap Öykü'mün payına düştü :)

Bunlar büyük boy kitaplar, birisinde arkadaşlığı ve paylaşmayı, diğerinde de yemekleri seçmeden yemenin faydasını anlatıyor hikayeyle :)) Her birini 5Tl'ye aldım...


Bu kitap çok hoşuma gitti...Kitapta 7-8 tane resim var. Yanında da küçük küçük renkli etiketler, bu etiketlerden alıp sayfadaki küçük kare boşluklara yapıştırarak resmi tamamlıyorsun.  Bu da 5TL olan bir kitaptı...

Bu kitapları 1Tl diye almıştım, ama Öyküm çok beğendi, serinin geri kalanını da Hepsiburadadan sipariş edicez :))


Tübitak'tan Öyküm için seçtiğim kitaplar, hepsi çok beğenildi kızım tarafından . Tanesi ortalama 3,5 Tl. Bunlarda pek indirim yoktu zaten...

Bir tane de yapboz ekliyim hediyelerime dedim. 1Tl'den...

Bu fuardan değil, morhipodan. Sevgili Duru'nun annesinde görüp çok beğenmiştim. Onlarınki zürafaydı, ben Öykü'ye gösterdim seçim yapması için. O bu ineği seçti :))



Kitap Kurdu Böjük'te yeni bir çekiliş...

Sevgili Kitap Kurdu Böjük de kasım ayı çekilişine başladı ve yine çok özel kitaplar hediye ediyor. 

Katılmak isterseniz http://bojukandperik.blogspot.com/2012/11/tk-tk-tk-kasm-ay-cekilisimiz-baslamstr.html adresine tık tık...

23 Kasım 2012 Cuma

Top Top Çorbası...

Kış günlerinde annemin mis gibi yaptığı top top çorbamız. Hamileyken tek aş erdiğim yemek. Aslına bakarsanız, en sevdiğim yemek değil ama sıcak sıcak üstünde sarımsaklı yoğurtla bu çorbayı içmek de enfes... Ananem hasta çorbası dermiş buna. Annem bu akşam yaparken anlatıyor, "biz hasta olduğumuzda annem bu çorbadan yapardı, üstüne bol sarımsaklı yoğurt dökerek içirirdi, sonra da yorganın altına girip terlerdik, kalktığımızda iyileşmiş olurduk. " diye. Böyle tedavi yöntemlerine bayılıyorum, mümkün olduğu kadar kendim ve eşim ilaç kullanmıyoruz. Hele Öykü için en son çare ilaçlar...

Gelelim çorbamızın yapımına, normal un çorbası gibi değil, çünkü un kavurması yok...

Malzemeler:
1 yumurta
5 çorba kaşığı un (Annem normalde göz kararı yapar bu işi ama, bugün benim için ölçtü :))
Su, tuz, yoğurt, sarımsak

Yapılışı:
Un ve yumurta bir kaba konur ve parmak uçlarıyla ovuşturularak resimdeki gibi ufalanır. 

Sonra kaynamaya yakın  olan suya yavaş yavaş ilave edilir. Bu arada devamlı karıştırılır. Kaynayınca altı kısılır ve 5 dk. daha karıştırılarak pişirilir, en son aşama tuzu ilave edilir. Sıcak çorbamız tabağa alınır üstüne de sarımsaklı yoğurt.


Afiyet olsun.... Tepsim de yaz tatilinde günübirlik gittiğim Cide'den hatıra...Belirtmeden geçmiyim :))

Aziz Bey Hadisesi - Ayfer Tunç

Daha üniversite yıllarındaydım Ayfer Tunç'un "Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek" isimli kitabını okuduğumda. 70'li yıllardaki yaşamdan ve çocukluktan bahseden bu kitabı çok beğenmiştim. Ama Ayfer Tunç'un başka da kitabını okumamıştım bugüne kadar.

Aziz Bey Hadisesi ile 2. kitabını okumuş bulunmaktayım. Hem de bir

 "Öykü" kitabı...Malum Öykü'lerin yeri ayrıdır bende :))

Kitap 6 mini öyküden oluşuyor. Zaten hepi topu 172 sayfalık bir kitap,

al eline kahveni, başla kitabını okumaya, sonra bitir ve kalk :))


Kitaptaki her Öyküyü çok beğendim. Aziz Bey Hadisesi de bu öykülerden ilki. Aziz Bey, 1 çift kara gözün Maryam'in uğruna İstanbul'daki işinden ayrılıp Beyrut'a onu bulmaya gidiyor. Evden babasıyla kavgalı olarak ayrıldıktan sonra annesi vefat ediyor. Bundan habersiz Aziz Beyrut'ta sıcak günlerde, pis bir otel odasında Maryam'la ilgili hayaller kuruyor. Ama Maryam'in sevgisinin kendisininkini gibi olmadığını çabucak farkediyor. 3 gün kadar çabuk :( Sonra tekrar İstanbul'a dönüyor, falan , filan, falan, filan :)))

İkinci Öykü Kadın Hikayeleri Yüzünden... Bu öyküde bir erkek baş kahraman var, sırf karısına etrafında başka kadınlar varmış gibi göstererek onu mutsuz etmek istiyor. Pavyonlarda kadınlarla fotoğraf çektirip bilerek ceket cebinde bırakıyor, kendi kendine ruj izi yapıyor. Karısının için için üzülmesi, ağlaması, ona küsmesinden zevk alıyor. Hayatı olmayan hayali kadın arkadaşlarla ve onları düşünerek geçiyor. Ta ki......
"Kemikli bir kadındı karım... Evet, güzel değildi, ama kalbi olan bir kadındı. Ben yok sandım" cümleleriyle de son buluyor bu öykü..

Soğuk Geçen Bir Kış isimli öyküde o kadar güzel bir şekilde kış ve soğuk anlatılmış ki okurken bile üşüdüm :) Oradaki soğuğu iliklerimde hissettim. Bu öyküde de Semavi (baş kahraman) eşi ve babasıyla birlikte yaşıyor, babası dominant bir karakter ve oğlunun herşeyine karışıyor. Bir gün sabah kahvaltıda babasının gelmediğini farkederek çok seviniyor Semavi, çünkü babasının odasında ölüp kaldığını biliyor. Ondan sonra rahat rahat, doyasıya karısını sevmeye başlıyor. İşi de bırakıyor, her an her yerde eşiyle birlikte oluyor. Bu durum ilk zamanlar eşinin hoşuna gitse de sonra bunalıyor ve bir gün;
" Sık sık olduğu gibi yine elektrik kesilmişti. Karısı gaz lambasını yakıyordu. Yakarken “Semavi” dedi, “beni sahiden seviyor musun? Bu soru Semavi Bey’i delirtebilirdi. Başka ne yapıyordu ki? Hayatını ve geleceğini karısını sevmeye adamıştı. “Beni hiç bırakmayacak mısın?” dedi karısı. “Bir gün bile, bir saat bile?544” Bu soruyu gülünç buldu Semavi bey. Uzun uzun güldükten sonra “Hiç” dedi “bir saniye bile.” Karısının o son ve uzun bakışını hatırlıyordu. Korkunç bir öfkenin, vücudunun bütün hücrelerinden yükselen çaresiz bir isyanın ansızın büyüyerek gözlerine oturduğunu ve karısının güzel gözlerinden acı bir çığlık gibi kıvılcımlar çıktığını gördü. Karısının son gücü tükendi, bu aşk esaretinden kurtulamayan ince parmaklı elleri gevşedi, gaz lambası yere düşüp kırıldı. Alev önce elbiselerini yaladı, sonra hızla tırmanarak vaktiyle çok güzel olan, kanı çekilmiş gibi kuru vücudu bir anda sardı.” 

Kar yolcusu, Mikail'in Kalbi durdu ve Kırmızı Azap ise kitapta yer alan diğer 3 öykü. Ama onlara değinmiycem :) Farkettim de çok yazmışım...

21 Kasım 2012 Çarşamba

Bir Gün - David Nicholls

Bu kitabı sevgili amphitrite göndermişti bana kitaplaşma etkinliğinde... Aslında benim istediğim kitap Psikoanalistti , kendisi hem onu göndermiş, hem de yanına ilaveten bunu...Kendisine buradan tekrar teşekkür ediyorum.

Kitabın içeriğinde 20 yıl boyunca sadece tek bir günden bahsediliyor. 15 Temmuz..
Ve iki insandan. Dexter ve Emma...

Üniversiteden mezun oldukları günden itibaren bir arada olan iki arkadaş, iki eski arkadaş. Hayat ikisini de farklı yönlere savururken, başkalarıyla ilişki yaşarken, bi şekilde birbirlerinden de kopmuyorlar. Ve sık görüşemeseler de birbirlerinin en iyi arkadaşı oluyorlar. Birbirlerini iyi anlayıp, kötü günlerinde destek oluyorlar. Bazen birbirlerini kıskanıyor, bazen de kavga edip kırılıyorlar... Tam 22 yıllık bir süreci kapsıyor kitap. Sonu beni ters köşeye yatırdı, beklemiyordum böyle bir son...İsteyene şimdiden iyi okumalar...

Kitabın kapak fotoğrafını ararken öğrendim ki filmi de çekilmiş, şimdi en kısa zamanda onu izlemem lazım. 

16 Kasım 2012 Cuma

Dikkat Bebek Var! - Film

Bu akşam bi film izleyelim bari diyince, eşim bu filmi almış gelmiş iş çıkışı. Aslında hiç bir fikrimiz yoktu film hakkında ama... 2012 Mayıs ayında gösterimdeymiş, o zamanlar hiç de dikkatimi çekmemiş...Boş vaktiniz bolsa, yapacak bir şeyiniz yoksa, başka bir film de yoksa elinizde izlenebilir. Ama özellikle şu filmi bi oturup pür dikkat izliyim demek için birazcık vasat bence :)

                                 

Filmde bebeklerin ve bebek beklemenin zorluklarından bahsedilmiş. Birbirinden bağımsız olarak 5 çiftin hayatından kesitler sunuyor. 

       

Resimde görünen en soldaki kadının 2 yıl uğraştıktan sonra hamile kalıyor, devamlı uyku, yorgunluk, halsizlik durumunda. Ve hamile olmak tamamen ışıltılardan ibaret değili savunuyor.
Yanındaki Cameron Diaz meşhur biri. Daha hamile olduğunu bilmeden dans yarışmasına katılmış. Final gününde son dansını yapıyor, birinci oluyorlar ve aldığı kupanın içine kusarak hamilelik serüveni başlıyor.
Jennifer Lopez birçok tedavi ve tüp bebek denemelerinden sonra çocuk sahibi olamıyor. O da en sonunda evlatlık almaya karar veriyor.
En sağdaki bayan ise süper bir hamilelik geçiriyor, herşey tam tıkırında. Kıskandıracak derecede, hem ikiz bebeklere hamile, hem de eskisinden bile enerjik  :)
Bi de bu fotoğrafta olmayan ama en üstteki fotoğrafta olan esmer bi kadın var. O da sevgilisinden hamile kalıyor, ilk zamanlar şaşırsalar da kabul ediyorlar durumu...Ama :(((

  
Bi de bu çocukların babaları var tabi ki filmde, ve onlar her cumartesi buluşup çocuklarını bu büyük parkta gezdiriyorlar. Babaların rahatlığı, becerikliliği görülmeye değer :))

Benden bu kadar. İzleyip izlememek size kalmış artık ...

İşte ben...

Fotoğrafım
İstanbul, Türkiye
Benden merhaba.. 30 yaşlarında okumayı, gezmeyi, eğlenmeyi seven bir öğretmenim. Bir de 3,5 yaşında hayatımın Öykü'süne sahibim. Blogumda güzel vakit geçirmeniz dileğiyle...