31 Aralık 2013 Salı

ÖYKÜM'DEN 2013'ün son bombaları...

* Bu bomba çocuğumdan değil de babasından .... Çocuğumuz derhal, halbuki kelimelerini bile cümle içinde kullanabiliyor. Babası ona "gel mama yiyelim " diyor :)  (30 Aralık 2013)

* Öykü öğretmenmiş, ben öğrencisi. Bana diyor ki " Al bunlar ödevin, çok ödev verdim, uyumadan yapman lazım. hem uyursan belki kötü rüya görürsün:)" Öğretmendeki ince düşünceye bak, ben böyle olamadım... (30 Aralık 2013)

* Öykülerin okulda yaptığı çalışmayı evde de yaptık. Kime neden teşekkür edebileceğini sorduk. Bana onu yalnız bırakmadığım için, babasına okula götürdüğü için, dilek annesine evine aldığı için, öğretmenine beraber  dans ettikleri için ve arkadaşı Tuanaya onunla oynadığı için teşekkür ediyor :))) (28 Aralık 2013)

* Tartıya çıkıp tartılan Öyküden karmaşık bir cümle. "anne ben 2 8 yaşındayım, boyumu ölçtüm de:) (24 Aralık 2013)

* -Anne çok garipler di mi?
-Kimler?
-Baksana, bunlar sigara çöpü, bunlar da çöp . Çöp kutusuna atılması gerekmez miydi? (24 Aralık 2013)


* Arabada babasının koltuğuna ayakkabısıyla çıkıp kirleten Öykü'ye ne yapıyorsun, bak kirlettin koltuğu diyorum. Ben olmasaydım bunların hiçbiri başınıza gelmezdi diyo. Söylediğime söyleyeceğime pisman oldum be... (16 Aralık 2013)

* Adamımın dibi canım babam. Annemin dibi canım annem. Fatosumun dibi canım fatoşum. (12 Aralık 2013)

* Hasta oldum, Öykü gitmiyor burnumun dibinden. Her dakka, öpmek sarılmak istiyor. Az önce de gelmiş yanıma "Seni seviyorum, sen ailemin bir parçasısın" diyo. (2 Ekim 2013)

* Öykü "Anne çorba yapsana".
Hasta ben "ananen yaptı çocuğum, baban gelirken getirecek. "
Öykü "hazır çorba mı "
ben " hayır canım kendi elleriyle yaptı. "
öykü "nasıl yani, hazırsız çorba mı"
Ben :~<>]| (2 Ekim 2013)




24 Aralık 2013 Salı

Öyküm 4 yaşına giriyor...

Öyküm gün be gün büyüyor. Neredeyse 4 yaşında olmak üzere. Her an yeni bir şeyler öğreniyor. Artık onunla vakit geçirmek çok daha zevkli...
Tiyatroya, sinemaya bayılıyor. Beraber gezmeye de. Dışarıda her bulduğunu yemiyor, çorba, ızgara köfte yada nadiren de olsa çocuk menüyü tercih ediyor. Ev gezmesine gittiysek pek de bir şey yediremiyorum. Ben de çok zorlamıyorum, çünkü evde herşeyi ama herşeyi yiyor. Yemek zorunda... Sevmediği şeyler illa ki oluyor ama bu yiyecek vitaminli, boyunun uzamasına yardım eder, sen artık büyük bir ablasın derken yutturuyorum...

Okula gitmekten, arkadaşlarıyla olmaktan çok zevk alıyor. Haftasonları arkadaşlarım beni özlemiş midir diye soruyor arada...


Bale ve spor yapmayı çok seviyor. Şimdi jimnastiğe gidiyor haftasonları. 4 yaşına girdikten sonra da yüzmeye göndermeyi düşünüyorum. Okulda hem spor, hem bale, hem de ingilizce branş öğretmenleriyle çalışmalar yapıyorlar. Özellikle baleyi, balerin olmayı, dans etmeyi çok seviyor. Bale öğretmeni yıldız vermiş bir gün anlata anlata bitiremedi evde...

İngilizce çalışmalara geç de olsa başladık. Okulda zaten dersleri var ama evde pek bir şey yapmıyorduk. Şimdi beraber öğrendiklerini tekrar ediyoruz, gündelik hayatımıza katıyoruz. Bolca ingilizce şarkı dinliyoruz.
If you're happy,
Wheel on the bus school,
The colours,
Humpty Dumpty
Finger family
en sevdiklerimiz arasında. Videolarını da indirdik. Eğlenerek öğreniyoruz artık. İngilizce renklerin birçoğunu biliyoruz. 10'a kadar ingilizce sayabiliyoruz....

Türkçede de 1-20 arasında rahat, diğerlerini de ara ara sayıyoruz. 1-10 arasındaki rakamların yazılışını biliyoruz.

Kitap okumak en büyük zevklerimizden biri.
Bazen boya yapmak, bazen hamurla oynamak, bazen resim çizmek, bazen yapboz yapmak hoşumuza gidiyor. Oyuncakların pek yüzüne bakmıyoruz...
Eşleştirme yapmak, farklılıkları bulmak, problem çözmek tam Öykü'ye göre şeyler... Annesi gibi sayısalcı olacak belki de... İNŞALLAH :)

Tam bir laf ebesi. Etrafındakileri sözleriyle şaşırtmaya, güldürmeye bayılıyor.

4. doğumgünümüze çok az kaldı. Hazırlıklarımız başlayacak yakında...Ama şimdiden heyecan dorukta...

14 Aralık 2013 Cumartesi

Bora Bora Adası , Paul Gauguin ve Amber Çiçeği...

Yağmur Sonrası isimli kitaptan bana kalanlar...

Bora Bora adası... Kitapta savaşın sürdüğü bir ada. Fransız Polinezyası'nda bulunan Güney Pasifikte'ki muhteşem ada. Kitapta harika bir güzellik diye bahsediyordu ki internette araştırma yapayım dedim . Aman allah'ım o ne öyle? Resmen nutkum tutuldu. Hemen bir araştırma yaptım, nasıl gidilir, kaça patlar diye? Ve aynı hızla da vazgeçtim. Güzel bir tatil yapmak için evimizi satmamız gerekebilir çünkü :))

   

Herhalde şu resimlere bakıp da kimse haksız olduğumu söyleyemez di mi?

Gelelim Paul Gauguin'e...  Kitapta Anne ve Westry ormanın içinde bir bungalov buluyorlar. Burayı kendi özel buluşma yerleri ilan ediyorlar. Bir gün bu bungolavda harika bir tablo ellerine geçiyor. Sonunda anlıyorlar ki bu tablo Paul Gauguin'in bir eseri...İnternette onunla da ilgili bir araştırma yaptım ve gördüm ki ressam Gauguin gerçekten de bu adalarda yaşamış ve eserler bırakmış buralara dair. Aşağıdaki tablolar da bu adada yaptıklarından...







Yağmur Sonrası - Sarah Jio

Geçen sene bu zamanlar yine Sarah Jio'nun Mart Menekşeleri isimli kitabını okumuştum, burada da paylaşıp ne kadar beğendiğimi anlatmıştım. Bu sene Tüyap Kitap Fuarı'na gittiğimde 2 kitabını daha aldım hazır indirimde bulmuşken. İşte bunlardan birisi Yağmur Sonrası...

 2.Dünya savaşı zamanları... Anne Calloway  sevgilisi Gerard ile nişanlanmak üzere... Gerard'ı her ne kadar sevdiğini düşünse de , tutkulu bir aşk yaşamadığının farkında. 

Hemşirelik eğitimi almış ve evlenmeden önce bir faydam olsun diye Bora Bora adaları'na gidip 1 yıl hemşire olarak görev almak için başvuruda bulunuyor en yakın arkadaşı Kitty ile beraber. Ailesi ve sevgilisi bu durumu hoş karşılamasa da yine de engel olmuyorlar.

Anne Bora Bora adası'na gittiği anda aşık oluyor adaya ve bir müddet sonra da Westry isimli askere. Tam da aradığı aşkı bulduğunu düşünüyor. Tutkulu, heyecanlı,sevecen... Ama savaş zamanı, herşey o kadar da kolay değil. Westry bir müddet sonra başka yere gidiyor savaş görevi için. Anne'nin de görevi bitip evine dönüyor. Westry'ye bir türlü ulaşamıyor bundan sonra. Ta ki aynı adada görev aldığı bir arkadaşı Westry'nin Paris'te bir hastanede yattığını söyleyene kadar. Hemen bir yolunu bulup gidiyor Paris'e, sevdiği adama kavuşmak için. Ama Westry Anne'yi görmek istemiyor. Yakın arkadaşı Kitty de bu hastanede görev yapıyor ve Anne farkediyorki Kitty ile Westry arasında yakınlaşma olmuş. Yıkılarak evine dönüp Gerad'la evleniyor. 
Yıllar sonra anlaşılıyor ki durum hiç de böyle değilmiş ...
O kadarını da yazmıyayım di mi, alın da okuyun bu güzel kitabı...

Not: Arkadya Yayınları'nın kitap tasarımının hastasıyım. Haksız mıyım ya? 

10 Aralık 2013 Salı

Safran Sarı - İnci Aral

İnci Aral'ın bu serisinin kitapları kuzenimde vardı. Ama benim hiç

ilgimi çekmiyordu. Hatta isimleri bu kadar güzel olmasına rağmen...

Derken Safran Sarıyı bir alayım okuyayım dedim, nerden estiyse.

Sonra da çok beğendim tabi ki.











Kitabın kahramanları ;
Genç ve başarılı yatırım uzmanı, ama mutsuz ve yalnız Volkan,
Eski eser kaçakçısı,  antika ve takı dükkanı sahibi Melike Eda,
Üniversite mezunu ve işsiz, İstanbul'da tek başına yaşamaya çalışan ama bulduğu işten de kovulduktan sonra başka çaresi kalmayarak telekızlığa başlayan Eylem....

Volkan ve Melike Eda aynı uçakta yolculuk yaptıktan sonra yanlışlıkla birbirlerinin valizlerini alıyorlar, Fark ettikten sonra hemen irtibata geçip kendi valizlerini almak için buluşuyorlar. Ve aralarında kısa süreli bir arkadaşlık oluyor. Ama birbirlerine uymadıklarını anlamaları uzun sürmüyor.

Eylem yazmayı çok seven, arada bloglara yazılar gönderen bir genç kız. Volkan bir gün internette gezerken Eylem'in yazılarını görüyor ve çok beğeniyor. Yazısıyla ilgili mesajlaşmaya başlıyorlar internet üzerinden...Gün geçtikçe gelişen arkadaşlıkları özellikle Volkan'ın ısrarıyla bir buluşmayla sonlanıyor. Buluşma sonrasında da birbirlerinden hoşlanmaya devam ediyorlar. Ama Eylem tekrar görüşmek istemiyor, mesajlarına da cevap vermiyor Volkan'ın...
Günler, aylar sonra tekrar görüyor Volkan Eylem'i ama hiç ummadığı bir yerde...

Ben çok beğenerek ve bir çırpıda okudum kitabı.. Size de tavsiye ederim...



İstanbul Efendisi

Bu senenin ilk oyununa sonunda gidebildik ablam ve kardeşimle. Ümraniye Sahnesi'ndeki İstanbul Efendisi isimli oyunu seçtik Şehir Tiyatroları'ndan... Geçen hafta okuldan arkadaşım gitmişti bu oyuna ve çok beğendiğini söylemişti. Bakalım zevklerimiz aynı mı diye düşündük ve oyunun sonunda gördük ki gerçekten zevklerimiz aynıymış. 

Biraz gülmek, bolca eğlenmek, oyuncuların canlı canlı söyledikleri şarkılar ve çaldıkları çalgılar sebebiyle kulak pasını sildirmek isteyen herkesin oyuna gitmesini kesinlikle tavsiye ediyorum. 

Kendisine damat adayı beğenen, cinlere perilere bel bağlamış zamanın İstanbul Efendisi olan Savleti Efendinin, kızı dışarı çıktığı zamanlarda gördüğü bir başkasına sevdalanmıştır. Adını bile bilmediği bu gence mendilini atan küçük hanım, mendilden anlam çıkaramayan gencin yardım istediği Çengi Afet ile tanışır.
Saraylara, zengin efendilere kız veren Çengi Afet İstanbul Efendisine bir oyun oynamaya karar verir. Böylece efendi, babasının isteği üzerine yıldızları, burçları öğrenmeye çalışan aklı kıt, saf oğul İrfan ın kardeşi küçük hanımın burcunu yanlış bağladığı için kızan cinler küçük hanımı önce kaçırıp sonra çarptığına inandırılır ve tesadüf bu ya kızın halinin tek çözümü kızının sevdiği delikanlı olur; ama bu arada olan olaylar, ayrıntılar da izleyiciye keyifli dakikalar yaşatır.


İşte ben...

Fotoğrafım
İstanbul, Türkiye
Benden merhaba.. 30 yaşlarında okumayı, gezmeyi, eğlenmeyi seven bir öğretmenim. Bir de 3,5 yaşında hayatımın Öykü'süne sahibim. Blogumda güzel vakit geçirmeniz dileğiyle...