29 Temmuz 2013 Pazartesi

Öykü ile Ankara Üniversitesi Gözlemevi Ziyareti

Ne zamandır Öykü "anne teleskop istiyorum" , "teleskopla yıldızlara bakmak istiyorum", "gökyüzünde neler var anne", "Anne ben astronot olmak istiyorum" cümlelerini tekrar edip duruyordu. İstanbul'da Kandilli Rasathanesi'ni aradım ama Öykü'nün yaşının uygun olmadığını söylediler. Ayrıca yanlış hatırlamıyorsam grup ziyareti mi ne olması gerekiyor demişlerdi. 10 gündür Ankara'da olunca da burada da bir araştırma yaptık, telefonlaştık, randevulaştık ve bu akşam gözlemevine gittik. Bizden başka 50 kişilik bir grup daha vardı :))

Öncelikle yarım saatlik bir sunum yapıp, soruları cevaplandırdılar. Tabi bu esnada Öykü biraz sıkıldı" Anne ben biliyorum zaten bunları " diyor. Tabi ki bu mümkün değil, sunumdaki bilgiler epeyi detaylıydı çünkü :))Sonra da teleskopla satürne baktık. Şansımıza hava açıktı ve satürn çok net görünüyordu. Neredeyse aşağıdaki fotoğraftaki görüntüyü birebir gördük ..

 

Teleskoptaki gözümüze dayadığımız yer (adı her neyse :)) çok küçük olduğu için Öykü ne kadar net görebildi emin değilim ama, sonrasında bir fotoğraf gösterip 9 gezegen arasından hangisini gördük diye sordum. "Halkalı olanı, yani bunu anne deyip Satürnü seçti :) Ama hala emin değilim :)
           

Bu arada sunum öncesinde oradaki görevliyle muhabbet eden Öykü "Teleskop hangi renk" diye sordu. "Siyah ve beyaz teleskoplar var burada, ama biz beyazla bakıcaz , sen hangi renk isterdin" diye sordu görevli de... Öykü'nün cevabını tahmin etmek hiç zor değil. "Pembe teleskop olsaydı :)"



28 Temmuz 2013 Pazar

İlk Çekilişim...

Uzun uzun günler önce, ama çok uzun yani, 50. izleyicime ulaştığımda bir çekiliş yapayım demiştim. Bi de blogumu açalı 1 yıl olunca başka bi çekiliş yaparım diyordum ki, ben dün farkettim ikisi de gerçekleşmiş:) 
Nedense blogumu ağustos ayında açtığımı hatırlıyorum...

Düşündüm taşındım ilk önce 50. izleyicime ulaşmış olduğum için onun şerefine bir çekilişim var. 
Hediyelerime gelince birisi Elif Şafak - Aşk diğeri henüz belli değil 2 kitap hediye ediyorum. (2. kitap için aklımda tabi ki fikir var ama seçim yapamadım. O yüzden o da sürpriz olsun...)


Malumunuz Ankara'dayım şu an. Yarın da bir müddetliğine memleketim Kastamonu'ya geçiyorum. Ama haftasonuna İstanbul'da olmayı planlıyorum. 

O yüzden çekilişime son katılım 4 Ağustos olsun dedim.
 Bir aksilik olmazsa da 5 Ağustos günü açıklarım kazananı ve bayram öncesi gönderirim hediyelerini...
(Tabi ki kargo bana ait...)

4 AĞUSTOS 14:00DE ÇEKİLİŞİ YAPMAYA KARAR VERDİM...

Çekilişimin tek şartı izleyicim olmanız ve bu postun altına yorum bırakmanız, ama blogunuzda duyurursanız da çekiliş için +1 hak veriyorum. Blogunuzda duyurduğunuz takdirde postunuzun linkiyle beraber bırakın lütfen yorumunuzu...

Herkese bol şans....


26 Temmuz 2013 Cuma

Ölüm Diken Üstünde - Agatha Christie

Sevgili Pınar'ın yazar ayları etkinliğinin temmuz ayı konuğu Agatha Christie idi. Lise yıllarında bolca okumuştum kitaplarını, ama uzun zamandır hiç elime almamıştım. İyi oldu bu etkinlik. Zaten bu etkinlik hiç tanımadığım yazarlara tanışmama ya da önceden okuduğum yazarları hatırlamama vesile oluyor. Sağolasın Pınar...





Gelelim kitabımızın konusuna.. 


Bir uçak yolculuğu esnasında Madam Giselle isimli tefeci, yaşlı bir kadın ölür. İlk araştırma sonrasında anlarlar ki bu normal bir ölüm değil, bir cinayettir. O sırada uçakta bulunan 12 kişi şüpheli duruma düşer. Bu yolculardan biri de meşhur dedektif Hercule Poirot'dur. Ve Poirot hem kendini temize çıkarmak, hem de katili bulmak için araştırmaya başlar. Kitabın sonunda tabi ki ulaşır katile üstün zekası ve araştırma yeteneğiyle... Katil kim dersenizzz ee onu da benden beklemeyin artık tadı kaçmasın :))





Kitap zaten 172 sayfadan oluşan minik bir kitaptı ama Ahmet Ümit hastası biri olarak , onun tadını vermediğini söylemek isterim. 

Tüm kitapseverlere iyi okumalar...

21 Temmuz 2013 Pazar

Sınavvvv...

Ben ki bugüne kadar onlarca sınava girdim de hepsinden de alnımın akıyla çıktım. Zaman yetmemek de neymiş, yapamadığım sorulara dönüp dönüp tekrar bakardım. Ama bunlar öncedenmiş. Ben şimdi yaşlanmışım, paslanmışım galiba. 

Şaka bi yana Teknik Eğitim Fakültesi mezunu olarak bugün bir sınava girdim.Mühendislik Tamamlama Sınavı...Ve bu sınavda süre yetmedi ya süreee... Gerçi daha sınav çıkışı lavabodaki , sonrasında otobüsteki, internetteki forumlarda herkes aynı şeyi söylüyor ama yine de yetmedi ya bana süre. 

Bu sınavdan bana kalanlar :)


  • Sadece Ankara'da yapılan bir sınav oldğu için Vildanım'a geldik dün Öykü'mle beraber...
  • Batıkent gibi merkezi bir yerde kalmama rağmen sınav yerine giderken 4 vesait değiştirdim. Gerçi bunlardan biri daha hızlı gitmek için otobüsten inip minibüse binmekti. 
  • Beni okula götürecek otobüse tam binmiştim ki, ben de bir karın ağrısı başladı ki sormayın. İndim bi kaç durak sonra, Ulus'ta bir otele girip wc'sini kullandım da sonra yola devam edebildim.
  • Kaçıncı yüzyıldayız hala sınav yerine araba anahtarı, güneş gözlüğü, çanta, cüzdan alınmıyor. Tokalar kontrol ediliyor. Sanki kopyayı kendileri vermiyor da biz çekiyoruz :)
  • Sınav sonrası konuştuğum arkadaşlarımın tek söylediği vardı. "Sen bu sınavı geçersin" Yani kötü puan alırsak karizma yerle bir :))
  • Sınavda yanlışlar doğruyu götürmüyordu, dolayısıyla 15-20 tane soru salladım. Tutar mı acep :)
Her zaman olduğu gibi sınav iyi geçse de kötü geçse de ben sonucu merak ediyorum. Hemen açıklansın lütfen...

19 Temmuz 2013 Cuma

Dönüş - Ayşe Kulin

Bu kitap da Migrosdaki indirim zamanı aldığım kitaplardan biriydi. Daha önce duymamıştım, zaten basılalı 1 ay olmuştu henüz. Ayşe Kulin'in  kitabı olması almam için bir sebepti benim için. 


      Ki okuyunca farkettim ki bu kitap "Gizli anların yolcusu" isimli kitabının devamıymış. Onu da beğenerek okumuştum, gerçi Ayşe Kulin'in tarzından biraz farklıydı ama yine de güzel bir kitaptı. 

( Kitabın kapak resmi ne kadar da iç açıcı değil mi??? )



Bu kitapta Derya annesiyle beraber İngiltere'ye yerleşmiştir. Annesi babasının onları aldattığını ve artık onlarla görüşmek istemediğini söyler Derya'ya. Ama Derya bir gün annesinin evinde babasının gönderdiği mektupları bulur ve onu arayıp bulmaya karar verir. İngiltere'den İzmir'e bir yolculuk başlar böylece...
İzmir'de biraz zorlansa da babasına kavuştuktan sonra eski defterler açılır.  Babası zor olsa da , artık kendini rahatlatmak için eşini aldattığı kişiden bahseder Derya'ya.. Okuyan kişiler bilir buradaki çelişkiyi ve zor durumu. 

O yüzden okumayanlar için önce Gizli Anların Yolcusu'nu sonra da Dönüş kitaplarını öneriyorum. Çok zevk alacağınız kesin...


18 Temmuz 2013 Perşembe

Acılarımızın Sonu (Benden)

     Lise yıllarında yazmıştım ben bu hikayeyi. Acaba ne duygular içindeydim :) Bugün elime geçince burada da paylaşmak istedim ... Özüne sadık kalarak birebir döktüm bilgisayara, hikaye içindeki bazı çelişkilerin bugün farkına vardım ama değiştirmek istemedim :) Kim için yazıldı peki bu hikaye derseniz, tüm içtenliğimle söylüyorum ki hiç kimse için...

ACILARIMIZIN SONU

     Her şey çok uzun bir zaman önce başladı. O gün onun afişlerini görmüştüm. Bizim üniversitenin şenliklerine konuk sanatçı olarak katılacaktı ve ben bunu öğrenince tekrar eski  günlere gittim. Onunla yaptığımız her şey çok güzeldi. Ama ayrılmak zorunda kalmıştık. Ayrıldıktan sonra ben okumak için başka bir şehre, o da öğrenimini tamamlamak için yurtdışına gitmişti. Benim başka bir şehre gitmemin sebebi onu ve onunla geçirdiğim anıları unutmaktı. Ama bu mümkün olmadı ve her geçen gün ona daha çok bağlandım...

     Şimdi ise yıllar sonra onu görebileceğim bir fırsat vardı elimde. Ancak ben şenliklere gitmemeye karar verdim. Çünkü onu görmeye dayanamazdım. Ancak arkadaşlarım o kadar ısrar ettiler ki gitmek zorunda kaldım. Onu yakından görebilmeyi çok istememe rağmen onun da beni görebilme ihtimali olduğu için en arkalarda oturdum. Ve nihayet gösterisi başlamıştı. Onu tekrar görebildiğim için o kadar mutlu ve aynı zamanda onunla konuşamadığım için o kadar üzgündüm ki... Bi ara arkalara doğru gelmeye başladı. Kalkıp gitmeyi düşündüm ama dikkat çekerim diye olduğum yerde kalakaldım. Bana doğru yaklaştıkça kalbim sıkışıyordu ve sonunda maalesef beni gördü. İkimizde hareket edemiyorduk. O uzun bir müddet hiç konuşmadan durdu. Sonra da beni selamladı ve ilerlemeye devam etti. Ben ise daha fazla dayanamadım ve kalkıp oradan ayrıldım. Yürüye yürüye arkadaşlarımla kaldığım eve geldim. Az önce yaşadıklarımı hemen günlüğüme döktüm. Günlüğüm benim sırdaşımdı, dostumdu, herşeyimdi. Onunla bugüne kadar yaptığımız her şeyi sadece günlüğüm biliyordu. Günlüğümü yazma işim bittikten sonra uzanıp onu düşünmeye başladım.

     Uzun bir müddet geçmiş  olacak ki kapının çalındığını duydum. Kızlar gelmiştir diye düşünüp kapıya yöneldim. Giderken de anahtarlarını kullanmadıkları için kızlara bağırıp çağırıyordum. Kapıyı açtığım anda karşımda onu gördüm.. Onu.. Evet o kapıdaydı... Beni görünce gülümseyerek 
"Girebilir miyim?" dedi. Ben de : 
"Tabi neden olmasın" diye cevap verdim ve odayı gösterdim. İkimizde konuşmuyorduk yada yıllar sonra konuşamıyorduk. Uzun bir sessizlikten sonra söze o "Nasılsın " diyerek başladı. Ben de "İyiyim ya sen" diye cevap verdim ve bu kısacık konuşmadan sonra çay yapma bahanesiyle mutfağa gittim. Peşimden arkadaşım da geldi. Ona ben gittikten sonra neler olduğunu sordum. Arkadaşım da :
     "Senden sonra yanımıza geldi ve seni sordu. Senin eski bir arkadaşın olduğunu söyledi. Biz de onu eve getirdik" diye cevap verdi. Çayı hazırladıktan sonra tekrar yanına gittim ve konuşmaya başladık. Laf lafı açıyordu ve muhabbetimiz git gide eskisi gibi tatlı ve neşeli olmaya başlıyordu. Benim okulumdan, onun çalışmalarından, hayatlarımızdan bahsederken sabah olmuştu ve biz yine zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık. Bir ara :" Ben artık gideyim, öğleden sonra seninle tekrar görüşebilir miyiz?" dedi ben de hiç düşünmeden peki dedim ve gitti. Aslında neden görüşmeyi kabul ettiğimi hala bilmiyorum. Gidip biraz uyuyayım dedim fakat ne mümkün. Gözüme hiç mi hiç uyku girmiyordu. En sonunda kalkıp ılık bir duş aldım, kendime güzel bir kahvaltı hazırladım ve buluşma için hazırlanmaya başladım. Saatler geçmek bilmiyordu. Onu görebilmek için sabırsızlanıyordum. 

     En sonunda buluşma vaktimiz geldi ve o tekrar karşımdaydı. Gelip beni öptü. Kalbim hızlı hızlı çarpmaya başladı. Beraber gezdik, konuştuk. O kadar güzel vakit geçiriyorduk ki ikimizde mutluluktan uçuyorduk. O gün öğrendim ki bir hafta daha burada bulunacaktı ve biz o haftanın her gününde dışarı çıktık. 

     Gideceği gün onu uğurlamak için havaalanına gittim. Orada beni sevdiğini ve benden ayrılmak istemediğini söyledi. Benim de onunla gitmemi herşeyden çok istiyormuş. Ama ben bunu kabul etmedim nedenini bilmeksizin. Gözlerimin önünde uçağı havalanmıştı ve o sonsuzluğa uçuyordu. Herşeyim gitmişti onunla birlikte. Sanki benim yaşamımı da alıp götürmüştü. Üzgün bir şekilde eve döndüm. Tek isteğim yalnız kalmaktı onun anılarıyla birlikte. Ancak eve girdiğimde onu karşımda otururken buldum. Gitmemişti. Beni bırakamamıştı.
     "Seni tekrar kaybetmemek için canımı bile veririm. İşte buradayım ve seninleyim. Bundan sonra ölüme kadar ayrılmayalım. Çünkü bu ikimizin de sonu olur" dedi. Ben de gidip boynuna sarıldım ve birbirimizden bir daha ayrılmamak için söz verdik. 
     Bu olayın üstünden 8 yıl geçti ve biz o yaz evlendik. Bugüne kadar sevgimiz hiç eksilmedi ... Eksilmeyecek de...

16 Temmuz 2013 Salı

Kahperengi - Hande Altaylı

Herhalde Haziran ayındaydı Migros'un %40 indirimi vardı kitaplarda. O zaman almıştım bu kitabı. İyi ki de almışım, ne de güzel yapmışım :)


Kitapta Narin, Şadiye ve Mehmet isimlerinde 3 tane kardeş var , çok yoksul bir ailenin çocukları. Babaları anneleriyle zoraki evlenmiş, devamlı içen , işsiz güçsüz biri. Dolayısıyla evde mutluluk, umut, aile adına hiç bir şey yok. 

Kitapta konular anlatılırken bir geçmişe dönülüyor, bir de günümüze. Dolayısıyla baş kahraman Narin'in hem çocukluğunda çektiği sıkıntılara, hem de şimdiki durumu arasında gidip geliyoruz. 

Bir de Narin'in Yaslıhan'dan kalma sevdiği biri var. FIRAT... 12 yaşından beri sevmeye devam ettiği ve bir türlü unutamadığı büyük aşkı. Yıllar sonra Fırat'la karşılaşıyor Narin ama en yakın arkadaşının kızkardeşinin sevgilisi olarak. Bu karşılaşmadan sonra da işler biraz sarpa sarıyor ... Kitabın sonundan bahsetmek istiyorum ama kendimi zor tutuyorum, okumak isteyenler için :)

Kesinlikle okunması gerekli bir kitap... Okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar...

Bir de bu kitaptan uyarlanarak çekilmiş ve Kanal D'de yayınlanan Merhamet dizisi var. Ben kitabı okumadan diziyi izlememiştim ama okuduktan sonra muhakkak izlemeliyim dedim. Şansıma kitabı bitirdiğimin ertesi günü tekrarları yayınlanmaya başladı kanalda. Tabi kitapla dizi arasında farklılıklar var ama  yine de çok beğendim diziyi de. Başrol oyuncuları Özgü Namal, Burçin Terzioğlu gibi benim sevdiğim oyuncular da olunca yeme de yanında yat durumundayım :)

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Hama Boncuk Çalışmaları... Deneme 1 - 2

Neşeli Oyuncaklar'ın blogunda gördüğümden beri ben de bu boncuklardan alıp denemek istiyordum ama ikeada uzun bir müddet bulamadım sonra da unuttum gitti :) Ta ki dün kuzenimle telefonda konuşurken ikeadayım diyene kadar... Tekrar aklıma gelince hemen bakıver dedim benim boncuklar gelmiş mi diye :)

Akşama da başladım çalışmalara. Tabi bunlar ilk çalışma olduğu için acemilik mevcut ama yine de burada paylaşamadan edemedim :)


Bu susam sokağı karakterlerinden 4 adet bardak altlığı şeklinde yapıp hediye etmek planım.Bakalım kısmet...

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Şafak Vakti - Bölüm 1

Serinin 4. filmi de bitmiş bulunmakta. 3. ye göre daha bir hareketli olsa da yine durgun, yine durgun. Of 4 koca film izledim ama hala anlamış değilim millet ne anlıyor bu Bella'dan ve Edward'dan. Böyle kötü oyunculuk olur mu ki ya, ben bile daha iyisini oynarım yani :)

Bu filmde Bella ve Edward sonunda evlenir. İki çirkin bir eve yaraşır yani :) Ve Bella hamile kalıyor. İçinde büyüyenin ne olduğundan pek emin olamıyorlar yaratık mı bebek mi? Ama her neyse kurtlarla anlaşmalarının bozulmasına sebep oluyor.

Bella da tüm hamileliği boyunca çirkinleşiyor, zayıflıyor, hastalanıyor. 


Eski halinden bin beter oluyor yani :) Ve bu filmin sonunda vampir oluyor ...

(Anlatım biraz bölük pörçük oldu çünkü çok da uzun uzun anlatacak bir durum yok . Ama burası bir nevi günlüğüm olduğu için, acaba ne zaman izlemiştim ne izlemiştim gibi sorulara da cevap versin istiyorum. O yüzden bahsetmeden geçemedim izlediğim bu filmden)

2 Temmuz 2013 Salı

Tutulma (Alacakaranlık)

Alacakaranlık serisinin 3. filmini de izledim sonunda. Diğerlerine göre çok durgun geçen, pek de heyecanlandırmayan bir film olarak geçti kayıtlarıma :)

Yine aynı başrol oyuncuları, yine soğuk ve donuk bakışlar, gülümseme kırıntıları ... Madem bu kadar kötü niye izliyorsun hala derseniz bazı sahneleri izlenmeye değer... Onların hatırına izliyorum yani :)

İşte ben...

Fotoğrafım
İstanbul, Türkiye
Benden merhaba.. 30 yaşlarında okumayı, gezmeyi, eğlenmeyi seven bir öğretmenim. Bir de 3,5 yaşında hayatımın Öykü'süne sahibim. Blogumda güzel vakit geçirmeniz dileğiyle...