26 Şubat 2014 Çarşamba

Şili'de Gizlice - Gabriel Garcia Marquez

Yazar aylarında şubat ayı yazarı Marquez olunca kütüphaneden iki kitabını aldım. Ay bitmek üzere , ben de ancak bitiriyorum kitaplarımı...

Bu kitapta darbenin ardından ülkesinden sürgüne giden Şili'li yönetmen Miguel Littin'in gizlice ülkesine girerek, darbenin ülke üzerindeki etkisini 3 farklı ekiple filme çekmesini anlatıyor. Marquez; Littin'le yaptığı tam 18 saatlik görüşmeyi özetleyerek bu kitaba aktarıyor. 

Kitapta görüyoruz ki askeri darbe sonucu yönetime geçen Pinochet tüm ülkeye mutsuzluk, üzüntü, sıkıntı getirmekten başka da bir şey yapmamış... 

Littin'in yerine kendimi koydum, bir sebeple mecburiyetten ülkemden ayrılmam gerekse ne kadar üzüntü ve hasret çekeceğimi farkettim. 31 yıldır bu ülkede yaşıyorum, taşı , toprağı, lisanı, insanı benim bildiklerim hep. Hepsinden birden ve mecburen ayrı düşmek çok acı verici olsa gerek. Allah kimseye göstermesin...

Şili'li yazar Pablo Neruda'nın şiirinden bir alıntı : 
- Her yerde ekmek, pirinç, elma;  Şili'deyse tel tel tel ( her yerin dikenli tellerle çevrili olmasına karşın)

Santiago Havaalanı'nda bir afiş : 
ŞİLİ DÜZEN VE BARIŞ İÇİNDE İLERLİYOR...(Littin diyor ki : Saatime baktım, sokağa çıkma yasağının başlamasına 1 saatten az kalmıştı )

24 Şubat 2014 Pazartesi

Mış Gibi Yaşamlar - Doğan Cüceloğlu

Doğan Cüceloğlu'nu televizyonda izlemişliğim vardı ama hiç kitabını okumamıştım şimdiye kadar. Üstün Dökmen'i de çok beğenen biri olarak Doğan Cüceloğlu'nun günlük dilde yazışını, olaylara aynı açıdan bakmamızı beğendim...

Bu kitabında MIŞ GİBİ HAYATLARI ele almış Cüceloğlu... Eğitimde, Kamuda, Kadın Haklarında, Yargıda ve daha bir çok yerde.. Aslında olması gereken, ama insanlarımızın tembelliği, işbilmezliği, işe değer vermemeleri, önemsememeleri nedeniyle olamayan işler, verilemeyen hizmetler, saygı duyulmayan insanlar...

Kitabı okumanızı öneririm, yalnız şöyle bir problem var ki, okudukça içiniz daralabilir, neden Allah'ım diye yakınabilir, ülkeme bunları reva görenlere sinirlenebilirsiniz. Dolayısıyla moraliniz epeyce bozulabilir...

Kitapta altını çizilecek çok yer vardı, bunlardan sadece birkaçını da aşağıya yazdım...

Evliliğin temel niyeti iki kişinin kendi özgür iradeleriyle bir araya gelmesidir?Niçin bir araya geliyorlar? Mutlu bir ömür geçirmek için. Neden başka bir kişiyle değil de özellikle o kişiyle birlikte olmak istiyorlar? Çünkü o kişiyi seviyorlar, iyi ve kötü günlerinde onunla birlikte olmak istiyorlar...


Eşi evde olmadığı bir vakit 3 aylık çocuğuna bakan baba, oğlu ağlayınca önce susturmaya çalışmış. Susmayınca da boğarak öldürmüş çocuğunu. Açıklamasında ise "O an kendimi kaybettim. Allah böyle istedi ve öldürdüm " demiş, insan bile olmayan yaratık...


İnsanın anavatanı çocukluğudur. Çocukluğunu yaşayamamış bir kişinin sağlıklı, anlamlı ve coşkulu bir yaşamı olamaz !..


Çocuğunu tam anlamıyla dinlemeyen, isteklerini dikkate almayan insanlar, çocuk okula başlayınca her gün çocuğunun tepesine geçer "ödevini yap, dersini çalış" derler. Çocuğun sağlıklı, mutlu gelişmesi değildir istedikleri, el alemin gözünde başarısız bir çocuğun annesi veya babası olmak istemezler."


Çocuklarının karnesinde kırık istemeyen bu anne ve babaların, büyük bir çoğunluğu ellerine kitap dahi almamaktadırlar :(( 


Gandi : " Dünyada görmek istediğiniz değişiklik ne ise o olun" diyerek çok haklı bir yere değinmiş...


Öğretmenlerimizin bir karar vermesi gerekiyor, öğrencileri nasıl bir Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayacaklar? Buna karar vermeleri ve bu kararla tutarlı davranmaları gerekiyor. Eğer uygar ve çağdaş bir toplum yaratmak istiyorsak, uygar ve çağdaş bir toplumun laik temel değerlerini keşfetmemiz ve bu değerleri özümüzün bir parçası haline, yani inanç sistemi haline getirmemiz gerekir. Önce kendi varoluşumuzu bu temel değerler üzerine inşa etmeliyiz...


7 Şubat 2014 Cuma

Eyvah Eyvah 3

Pazartesi günü Nautilus Cinemaximum'da izledik Eyvah Eyvah'ı arkadaşlarım ve eşimle. Ay ne güldük, ne eğlendik, ne hüzünlendik, Geyikli - Çanakkale manzaralarını gördükçe ne kıskandık, yazı ne özledik, Hüseyin ve Müjgan'ın evleri gibi evimiz olsun ne istedik anlatamam. 


Hüseyin Badem, babasını bulduktan sonra hayatının aşkı Müjgan'la da nihayet evlenmiştir. Mutlulukları Müjgan'ın hamilelik haberiyle bir kat daha artmıştır. Ancak çiftin hayatı maddi zorluklarla mücadele etmekle geçmektedir. Hüseyin daha fazla para kazanabilmek için geceleri yörenin en izbe mekanlarında bile klarnetini çalmaya devam etmektedir. Bu sırada Hüseyin'in yol arkadaşı olan Firuzan, artık ünlü bir şarkıcı olmuş, şöhret basamaklarını çıkmaya başlamıştır. Yakın dost olan ikilinin yolları ayrılıp başka hayatlar yaşıyor olsalar da ortak bir noktada buluşurlar: İkisi de hayatlarında önemli durumları tecrübe edecekleri bir dönemden geçmektedirler. 


Küfür olmadan da komedi filmi çekilebileceğinin iyi bir örneği olmuş bu film... Herkese tavsiye ederim...

İşte ben...

Fotoğrafım
İstanbul, Türkiye
Benden merhaba.. 30 yaşlarında okumayı, gezmeyi, eğlenmeyi seven bir öğretmenim. Bir de 3,5 yaşında hayatımın Öykü'süne sahibim. Blogumda güzel vakit geçirmeniz dileğiyle...