Pinuccia'nın ev sahipliğini yaptığı yazar ayları etkinliğinde Vasconcelos'un 3. kitabını da okumuş bulunmaktayım. Hatta ayın son saatlerinde bile olsa, hatta ben misafirlikte bile olsam yazımı yazmadan edemedim :)
Şeker Portakalı - ardından Güneşi Uyandıralım - son olarak da Delifişek'le Zeze'li günler geçirdim. Tabi ki bu kitaplardan en güzeli Zeze'nin çocukluğundan bahseden Şeker Portakalı'ydı, Zeze'nin ilk gençliğinden bahseden Güneşi Uyandıralım da fena değildi, ama Delifişek'ten aynı hazzı aldığımı pek söyleyemiycem.
Delifişek'te Zeze'nin 19-20'li yaşlarından bahsediyor. Tam olarak bir baltaya sap olamamış durumda, önce okula kaydolmuş, ama bırakmış. Bazı işlerde çalışmış, sonra bırakmış. Ailesiyle hala mutsuz :( Yine aşık oluyor, ama onunla da tam mutlu olamıyorlar çevre baskısından dolayı...
Güneşi Uyandıralım kitabında Zeze tekrar kendi ailesinin yanına dönmek üzere gemiye binmişti en son, Delifişek kitabında olaylar buradan devam edecek diye beklerken, Zeze'yi tekrar geçici olarak bakımını üstlenen ailenin yanında görüyoruz. Ama neden geri dönmüş, nasıl geri dönmüş hiç belli değil !..
Kitabın bir yerinde şöyle bir anlatım var ki bayıldımmmmmm....
"Bir kitapta okuduktan sonra ben de burnuma mandal takıp, inceltmeye çalışmıştım. Ama patates görünümlü burnum artık dolma bibere benzemişti" :)))
Mayıs ayında 3 Zeze kitabı bitti, daha bereketlisi Haziranda olsun inşallah :)
Canım. Bu kitap dan sonra bir çok kitap daha bitirdin. Artık çok yayın yapmiyor sun blog da. Öptüm
YanıtlaSil