Pinuccia'nın yazar ayları kapsamında Fakir Baykurt'un ilk kitabını okumuş bulunmaktayım. Aslında daha önce bitti okumam ama ayın son günlerine geldi postu yazma işi...
Kitabı aldğımda çekmiştim bu fotoğrafı da... Arkada yeni yılın ışıl ışıl görüntüsü...
Kitabı okumayı düşünen varsa, yada ayrıntılı bilgi istemeyen yazının devamını okumayabilir, benden uyarması :)
Bir köy öğretmeni var, azimli, ışık saçmaya hazır, görev aldığı yerlerin problemleriyle yakından ilgili . İstiyor ki insanlar temiz olsun, çalışkan olsun, yerlerini yurtlarını güzelleştirsin, bilgili olsun, akıllı olsun, ağaların, zenginlerin kölesi olmasın. O yüzdendir ki öğretmenlikle beraber köyün her işine de koşuyor, köylülere öncülük ediyor.
Damalı diye bir köyde öğretmenlik yaparken, köyün zenginlerinden Durana ile ters düşerler birbirlerine. Durana kızını okula göndermek istemez, kafasına göre de köyün bazı alanlarını çevreleyip kendine tarla yapar (dedemden kalma diye de bahane üretir). Öğretmenin gözünü korkutmak için bir gece yarısı , öğretmen bir düğünden dönerken dayak attırır. Köylüler ertesi sabah bulur öğretmeni, hemen odasına götürüp iyileştirirler. Ama bir partinin ilçe başkanı Yunus Bey ahbabıdır Durana'nın, gider ona, anlatır öğretmenin rahat durmadığını, köyde cinayet çıkacak onun yüzünden der. Yunus Bey kendi gücünü kullanır ve öğretmeni o köyden aldırıp, başka köye verir.
Öğretmen çok kızar bu duruma, başka köye de gitmez, öğretmenliği bırakır. Demircilik öğrenmeye başlar, Ortaköy isimli bir köyde demircilik yapmaya başlar, adı çıkar Usta'ya. Kısa zamanda köylüye sevindirir kendini, kendi tarlasındaki ekinlerin yarısını başka bir ağaya veren köylünün gözü açılır. İlçe yine rahatsız olur bu durumdan, gideceksin o köyden derler. Gerekçeleri de ağanın adamları sana zarar verecek, engel olamayız... Korkusu dayak yemek değildir, ama bu ülkenin aydınlandığını görmeden de ölmek istemez. Mecburen peki der, gider başka bir köye. Giderken de Gülşen isminde evleneceği kızı da alıverir yanına...
Gide gide yolları Yakaköy'e düşer. Yakaköy'deki köylülerin yüzü didik didik, çoğunun bir gözü yok. Gülşen'le merak edip sorarlar, anlaşılır ki yılda bir kez bu köye bir kuş sürüsü uğramaktadır. Köylüler de imamın sözüne uyarak kıpırdamadan bu kuşların gelip kendilerini didiklemesine izin vermektedir. İmam der ki : Bunları Tanrı göndermektedir, karşı gelmeyin, itaat edin..Köylüler de yıllar boyunca itaat ederler. Bu köyde de adı Deli'ye çıkan öğretmen yanlış yaptıklarını, bunların normal kuş olduğunu, boşuna kendilerine zarar verdiklerini anlatır köylüye... Köylüler de kuşların bir dahaki gelmesine onları öldürüp bu dertten kurtulurlar... Köy yeni bir havaya bürünür, insanlara bir güç gelir, bir heves... Köyün adı da Onuncu Köy olarak değişir...
İşte gittiği her köye ışık saçan , akıl veren bir öğretmenin, ustanın, delinin öyküsü bu...
Kitabın yazıldığı tarih 1960, şimdi oldu 2014. Durumumuz hala aynı maalesef :(
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder